Psikoloğa sorunlu ya da psikolojik rahatsızlığı olan kişiler gider.
Toplumda, psikoloğa gitme konusunda en yaygın hatalı düşüncelerden biridir. Hemen hemen herkes terapiye ihtiyaç duyabilir. Bazen doğru kararlar alabilmek, gerçeklik ile olan ilişkimizi onarabilmek, kendimizi kötü hissettiğimiz için, yaşam kalitemizi artırmak, arkadaşlık veya aile ilişkilerimizi incelemek, kendimizi daha iyi tanımak, farkındalık kazanabilmek, farklı bakış açılarını gözlemlemek gibi nedenler ile terapiye başvurabiliriz.
Psikologlar ilaç yazabilir.
Psikologların ilaç yazma yetkisi yoktur. Yalnızca hekimler ilaç reçete etme konusunda yetkilidirler. Ruh sağlığı alanında ilaç yazabilme yetkisi psikiyatrlara verilmiştir. Psikologlar ise benimsemiş oldukları ekolün tekniklerini kullanarak terapi sürecini yürütürler.
‘‘Terapi dertleşebileceğim ve rahatlayacağım bir yerdir.’’
Terapiye dair en büyük beklenti psikoloğun danışanı rahatlatması ve kendisiyle dertleşmesi durumdur. Genellikle danışanlar terapi odasından çıktıktan sonra gerçekçi olmayacak bir şekilde iyi olmayı beklerler. Ancak durum gerçekte böyle değildir. Öncelikle terapi bir arkadaş sohbetinden oldukça farklıdır. Psikolog sizinle dertleşmez. Benimsemiş olduğu ekolün tekniklerini kullanarak sizin gerçeklik ile olan ilişkinizi onarmaya eşlik eder. Ayrıca terapi, yaşanılan sorunlara ve kendimize dair farkındalıklar kazandığımız ve kendimizle ilişkimizi yakından gözlemlediğimiz bir alandır. Durum böyle olunca terapi odasında iyi duyguları paylaşmak ya da terapi odasından iyi duygularla ayrılmak her zaman mümkün olmayacaktır. Psikoloğun danışanı ile dertleşiyor ya da onu seanslarda devamlı rahatlatan pozisyonda bulunuyor olması danışan adına oldukça olumsuz bir durumdur. Yapılan dertleşme sonucu danışanın rahatlama hali iki seans arasında süre giden geçici bir durumdur.
‘‘Her şeyi düzeltmek ve beni değiştirmek psikoloğun işidir.’’
Psikologlara yüklenen hatalı misyonlardan biri de tüm sorumluluğun psikologda olduğudur. Terapiye başlamak, sürdürmek ya da sonlandırmak danışanın sorumluluğundadır. Tüm bunlar danışanın kendi içsel motivasyonu ile karar verebileceği durumlardır. Değişim noktasında danışanın çabası oldukça önemlidir. Kişinin hayatında olumsuz etkiler yaratan dışsal olaylar hakkında psikoloğun yapabileceği bir şey yoktur. Burada danışan kendi yaşamı ve başına gelen olaylara verebileceği tepkilerin sorumluluğunu almalıdır.
Psikolog akıl okur.
Düşüncelerinizi siz ifade etmeden bir başkasının bilmesi mümkün değildir. Terapide psikolog paylaştıklarınız doğrultusunda sizinle ilgili fikir sahibi olur.
Beden sağlığı psikolojik sağlıktan daha önemlidir.
İnsan biyolojik, psikolojik ve sosyal bir varlıktır. Bu anlamda sağlık bir bütündür. Beden sağlığı ruh sağlığından ayrı düşünülemez. Eğer bedeninizde bir rahatsızlık belirdiyse mutlaka ruhsal durumunuzu da olumsuz yönde etkileyecektir. Beden ve ruh birbiriyle devamlı etkileşim içerisindedir.
‘‘Psikologlar ne yapmamız gerektiğini söyler.’’
Psikologlara yönelik bu beklenti gerçekçi değildir. Danışan terapiye bu beklentiyle başladığında genellikle terapinin işe yaramadığını ve psikoloğa gitmenin gereksiz olduğu yargısına varır. Psikologlar yönlendirme yapmazlar. Psikologlar, danışan terapi odasına ne getirirse o konuyu çalışırlar. Terapi süreci o an da danışanın zihnindekiler doğrultusunda ilerler. Psikolog kendiniz ile olan ilişkinizi onarmak ve sizin gerçeklik ile olan bağınızı güçlendirmek için oradadırlar.
Psikoloğa gitmek zayıflık göstergesidir.
Psikolojik destek aramak bir zayıflık göstergesi değildir. Yaşam akışı içerisinde zaman zaman herkes zorlu durumlardan geçebilir. Böyle durumlarda psikoloğa başvurmak ya da terapi sürecine başlamak zayıflığın aksine kendinize değer verdiğinizin ve kendiniz için büyük bir adım attığınızın göstergesidir.
‘‘Psikoloğa bir defa gittim ama bir faydasını görmedim.’’
Terapi bir süreçtir. Terapinin ilk 4 seansı danışanı tanımaya yöneliktir. İlk 4 seanstan sonra danışan ve terapist terapi sürecine devam edip etmeyeceklerine karar verirler. İlk seanslardan büyük bir değişiklik beklemek gerçekçi değildir. Her insanın başına gelen olaylar, ilgilendiği meseleler, olaylara verdiği tepkiler birbirinden farklıdır. Psikoloğun esas aldığı ekol ne olursa olsun her danışanın hikayesi farklı olduğundan bir takım davranışlar da terapi odasında değişkenlik gösterecektir. Terapi süreci herkes için farklı ilerleyecektir bu nedenle terapide esas olan süreçtir. Psikologların ellerinde “sihirli değnek” yoktur ve terapi uzun soluklu bir içsel yolculuktur.
İlaç tedavisi terapiden daha etkilidir.
Her danışan için geçerli olmamakla birlikte en etkili yöntem ilaç tedavisi ve psikoterapinin bir arada yürütüldüğü comorbite (eş zamanlı) yöntemdir. Toplumda kısa sürede etki eden tedavi yöntemleri oldukça yaygındır. İlaç alarak kısa süreli rahatlama sağlamak elbette mümkündür. Ancak ilacın uzun süreli etkileri göz önünde bulundurulduğunda ömür boyu kullanımı önerilmez. Bu nedenle gerekli görülen danışanlar ilaç tedavisini hali hazırda sürdürürken psikoterapi ile süreç desteklenir. İlaca gerek olmadığı düşünüldüğü noktada hekim kontrolünde ilacın bırakılması ve sürecin yalnızca psikoterapi ile ilerletilmesi daha sağlıklı ve önerilen yöntemdir.
(Çizer: Fahrican Kotel)