Yaşam akışı içerisinde birçok insan kayıp ya da kayıp tehdidi ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu kayıp yakın bir ilişkinin sonlanması, sevilen birinin kaybı, iş kaybı, organ kaybı, özgürlüğün kaybı veya bağımsızlığın kaybı gibi daha soyut değerlerin kaybı olabilir. Ancak, sevilen birinin ölümü geri dönülmez olması nedeniyle bir insanın yaşayabileceği en acı veren somut bir kayıptır.
Kişi kendisini böyle somut bir kayıptan sonra öfke, suçluluk, terk edilme, yalnız bırakılma, inkar, umutsuzluk gibi karışık duygular içerinde hissedebilir. ‘‘Yas tutmak’’ sevilen kişinin kaybından sonra yaşanması doğal bir deneyimdir. Kişi bu dönemde genellikle günlük yaşam akışında yapması gereken işlerini yapamaz hale gelir ve işlevselliğini kaybettiği görülür. Aile ve arkadaşlık ilişkilerini yürütmede zorlanır ve kişisel bakımlarını aksatır. Yas sürecinde sosyal ilişkiler ve kişisel ihtiyaçların aksamasının yanı sıra bir takım ruhsal problemlerde ortaya çıkabilir.
Örneğin, kişi yaşaması doğal ve gerekli olan yas sürecinin beklenenden uzun sürmesi sonucu kronik depresyon ile karşı karşıya kalabilir. Kişinin yaşamına sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi adına yas sürecinin tüm evrelerini yaşamalıdır. Yas sürecinin son evresi olan kabullenme aşamasından sonra kişi zihninde kaybı kabul ederek yaşamına daha işlevsel bir biçimde devam edebilir ve sevilen kişinin kaybıyla yaşamayı öğrenir. Kişinin yaşadığı kaybı kabullenmesi ve yas sürecini yaşaması oldukça zorlayıcı olabilir çünkü ortada sevilen bir kişi ve somut olarak geri döndürülemez bir kayıp bulunmaktadır. Bu süreçte ruh sağlığı profesyonellerine ihtiyaç duyulur. Yas kayba karşı geliştirilen doğal bir tepkidir, bir hastalık değildir.
YAS SÜRECİNİN 5 EVRESİ
1. İnkar: Kişi yas sürecinin bu evresinde sevilen kişinin kaybını kabul etmez. Yas sürecinin bu ilk aşaması kişinin kayba yönelik verdiği bir şok tepkisidir. Aslında kişiyi ruhsal anlamda koruyan bir işlevi de bulunmaktadır ancak bu evrenin belli bir süre devam etmesi ve sonrasında son bulması beklenir. Kişi bu evrede ‘‘Hayır, o ölmedi.’’, ‘‘Bu ölüm gerçek olmaz.’’, ‘‘Bu durum benim başıma gelmiş olamaz.’’, ‘‘Bir hata olmalı.’’ gibi tepkiler verir. Bu evrenin yaşanması gereklidir ancak tamamlanamaması ve beklenenden uzun sürmesi kişi için sağlıksız bir durumdur. Evrenin uzun sürmesi kişinin yas sürecinin patolojik (hastalıklı) bir yasa dönüşmesine yol açabilir.
2. Öfke: Kişi, yas sürecinin ilk evresi olan inkar aşamasında sevilen kişinin kaybı ile yüzleştikten sonra yaşanan aşamadır. Kişi öfke evresinde ölümün sorumlusunu aramaya başlar, ölümün nedenlerini merak eder ve sorgular. Bu evrede yaşanan kayıpla ilgili kişi kayıp olan kişiye, uzmanlara, kendine, kadere ya da tanrıya karşı yoğun bir öfke duyar. . Kişi bu evrede ‘‘Bu neden benim başıma geldi?’’, ‘‘Beni neden bırakıp gitti?’’, ‘‘Bunu hak edecek ne yaptım?’’, ‘‘Tanrı beni cezalandırıyor.’’ gibi tepkiler verir.
3. Pazarlık: Kişi bu evrede kendisini çaresiz, umutsuz ve yalnız hisseder. Bu durumu değişmesini ve mucizevi bir biçimde iyileşmeyi bekler. Bu evrede genellikle yaratıcı ile pazarlık etmeye çalışır. ‘‘Allah’ım bana yardım et.’’, ‘‘Bu acı geçmeyecekse canımı al.’’, ‘‘O geri gelsin, ona bir daha asla kötü davranmayacağım.’’, ‘‘Bundan sonra çok iyi biri olacağım.’’ gibi tepkiler verir.
4. Depresyon: Yasın bu evresi kişinin acıyı tam anlamıyla yaşadığı evredir. Kişi bu evrede gerçeği tam anlamıyla idrak eder ve acının gerçekliği ile yüzleşir. Bu evrede kişi üzüntüyü daha yoğun yaşama, kendini yalnızlaştırma ve içe kapanma gibi tepkiler verir.
5. Kabullenme: Yasın kabullenme evresi, kişinin yaşamını yeniden organize etmeye başladığı evredir. Kişi bu evrede bundan sonra ne yapabileceği hakkında alternatif yollar aramaya başlar ve yeni şartlara uyum gösterme eğiliminde olur. Bu evrede artık kişi önceki benliğinden daha farklı bir benliğe bürünür ve farklı bir bakış açısı geliştirerek yaşamına devam eder.
İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Bu yaşamın değişmez temel gerçekliklerinden biridir. Ancak kaybın türü ne olursa olsun kayıp çoğu zaman acı verebilir. Kaybedilen nesnenin anlamına göre acı düzeyi de elbette değişkenlik göstermektedir. Her kayıp bir yas gerektirir. Bu işinizi kaybetmeniz, sevgilinizden ya da eşinizden ayrılmanız, üniversiteyi bitirmeniz, bir uzuv veya organınızı kaybetmeniz, bir arkadaşınızla artık görüşmüyor olmanız veya sevilen bir kişinin ölümü olabilir. Yas tutmadan hayata devam etmeye çalışmak aslında insanı daha da geriletir. Siz devam ediyor olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz ancak bazı duygularınız kaybetmiş olduğunuz nesnede kalmış ve hala devam ediyor olabilir. Bu nedenle kaybı görmezden gelmek insanı ruhsal anlamda daha çok yaralar. Burada önemli olan yas tutmaya ve duygulara izin vermektir. Yas sürecinin uzun sürdüğünü düşünüyorsanız ruh sağlığı profesyonellerine başvurmak sizin için önemli bir adım olacaktır.
Çizer: Fahrican Kotel