Biraz kahve istiyorum. Bir yudum balkabağı… Bu her şeyi yoluna koyabilir…
(Analog bakmalarım, sakal uzatmalarım oluyor karmaşalara)…
Biraz kahve istiyorum. Bir yudum balkabağı…
Bu her şeyi yoluna koyabilir…
Yolunuz Benjamin Hill’den geçebilir.
Cezveden Meksika taşabilir.
Lunarena’da fallar herkes için açılabilir.
Hep müzikleriyle anılabilir Joker.
Nasıl olduğunu ve nasıl olduğumu biliyorum. Fikirlerimin meselesidir merdivenler. Bir festivale rastlamak gibidir yürüyüşler. Biralar falan sürer gider. Aralık mevsimin son ayıdır. Ellerimden güz geçer. Yapraklar sararabilir. Her tür sarı yolumu keser. Yapraklara karışır, aklımdan sarkar felsefeler. Sarhoş eder insanı güzle gelenler.
Salvador savaşın önsezisini çizer… “Yanan Zürafa” kendine duvarda yer seçer. Henüz yazmadığım şiirime görünür olur kelimeler:
“Savaşlara karşıdır bütün piyanistler…”
Nazım, “… Ölümsüz gençliğin şövalyesi / Ellisinde uyup yüreğinde çarpan aklına / Bir Temmuz sabahı fethine çıktı / Güzelin, doğrunun ve haklının…” diye söyler.
İspanyol Meyhanesi’nde Don Kişot’la başlar hikayeler…
Sonra Nazım, “Yolu yok Don Kişot’um benim yolu yok / Yel değirmenleriyle dövüşülecek…” der…
İskender Mayıs’a önünü ilikler.
Bir resim, bir şiir, bir şarkı dünyayı silkeler…
Eylülden mayısa doğru yol alır düşünceler…
Kentlerin silüeti seçilir. Fikirlerimiz biraz daha iyileşir. Üzümler olgunlaşabilir.
Radyodan bir şarkı seçilir, tek şişe Meksika birası içilir…
Biraz evrim isterim. Bir yudum sanat…
Bu her şeyi yoluna koyabilir…