Çiğdem Batur’u fotoğrafladım. Öznur adımı anons ediyor her CUMARTESSS… Cumartesiler günlerin sığınağıdır. Guatemala Antigua yanında provokatif bir sigara. Ücreti peşin ödenmiş bir kompliman. Dudakların yağmura tutulmuş bir kompartıman.
Çiğdem Batur’u fotoğrafladım. Öznur adımı anons ediyor her CUMARTESSS… Cumartesiler günlerin sığınağıdır. Guatemala Antigua yanında provokatif bir sigara. Ücreti peşin ödenmiş bir kompliman. Dudakların yağmura tutulmuş bir kompartıman.
Gazap Üzümleri’nden ve Germinal’den kararlar taşıyorum elimde. Bunun için yürüyorum. Sadece yürüyorum diyemem, düşlerimi de taşıyorum…
Sabahların ve akşamların yoldaşıyım, doksanlı yıllarda geçiyor uzun yollarım.
Meksika’dan geliyor mesajım: Sanata yol açabilirmiş bir kahvedeki fallarım…
Bardakları ve eteğini topla sinyorita. Maskeleri de beraber toplansın hayatın. Bu zombahar ideolojisi yerleri süpürüyor, yaprakları devşiriyor. “Umut” bir rüzgarın adı, hayallerse üç beş yaprağın. Her hile hesebı sorulacak bir lekedir. Pazar sabahları her zaman güzel bir ülkedir. Odamdaki koku iki karanfilin devrimidir. Çayımdaki tat bir karanfilin sevilişidir. Böyle şeyler aklına gelmeli insanın; ufuklar, gemiler, sıcak ülkeler. Paris’te bir kaldırım, s’açık k’açık bir kadın, ıslak şiirler, öfkesi katlanmış bir yalnızlık, su katılmamış rakı, biracı siyaset, dünyayı tersine çevirecek fikirler. Geçmişe vardıran gelecek kuramları ve kahve kokulu şimdiler, denizlerden esintiler. Bir trans hali, ruh derinliği, düşüncelerin yüksek sesi: Şiiirsel, fotografik, yazınsal, psikolojik, düşlemsel… Sonsuz gülüşler, meyve rüyası, çay molası. Kadıköy vapurunda lodos fırtınası. Eski bir Canon’la mum ışığı denemeleri. Gripin şarkıları ve hüzün deren bir Sony hatırası. Çok sevilmiş takvimler, yerlere serilmiş kilimler, sokaklara karışık bir transseksüel. Dallas’ta bir Charlene Tilton, çocukluk aşkım.
Hola Fidel. Sefalet örtülemez bir dürtüdür ışıltısında kapitalizmin. Oryantal akorlar, müstehcen armoniler. Baştan çıkarıcı bir özgürlük, baştan çıkarıcı bir Chanel, alt üst oluşlar. Kimse giyinik kalamıyor ve niye soyunuyor durmadan sonbahar?
Uzaklarımda salkımlar, adalılar; duraklarımda aceleci zamanlar.
Bütün perdeler alanlara açılıyor. Yürüyüşlerime yol olmuş bütün podyumlar...
36 pozu yakmak bir dansına bakıyor. Aranıyor: Ayık ya da sarhoş iyi adamlar.
Muhit’te Rus birası var ve “sadece iyi duygular…” Kendi yalnızlığında bir Joker, kendi yalnızlığında bir yıldız; alaturka sokaklarda attığım politik adımlar. 27 yaş söylenceleri, Kübalı bir piyanist, kaotik mısralar.
Kuşkularım var…
“Ama eylemler hep yaşarlar…”
Eski zamanlardan kalmış bir ateşi harlıyor Şamanlar…
Güzel kafalar, açılmış kartlar, çizgi romanlar. Güzel bir ülkedir bütün pazarlar.
Aşksız ve davasız olmuyor yani. Biraz daha marzipan, yeni duygular, birkaç tuhaf fikir…
Her pazar günü şölenli bir çörektir. Bütün pazarlar 80’lerden gelir. Bütün pazarlar konserdir.
Çay, simit ve çilek reçeli en ışıltılı istektir…
Bir kazak giy üstüne. Ruhunu ve rujunu değiştir. DuRaklarım serindir, duDaklarım senindir.
Bugün Pazar. Biraz “dem” al yanına, birkaç notayı senlendir…
Nefesini tut! Öpüşüm keskin, yeraltı edebiyatı derindir…