KIYIDA KÖŞEDE BİR YER
Çarşamba pazarından, bir demet selamlar! Yiğidin kuru soğana muhtaç olduğunu ve soyan soyana bölümlerini geçtiğimiz hafta kısmi felç geçirmiş, sol ayak serçe parmağım ile yazdım! Aslında sol ayak serçe parmağımı zigon sehpaya çarpmış ve acısından olsa gerek yerde duran halıya ayakkabılarım ile bastım!
Malum seçim atmosferi ülkemizde yoğun bir şekilde yaşanmaya başlandı. Cumhurbaşkanı adayları netleşti. İtirazlar reddedildi. Pusulada yer alacakları sıra, kura ile belirlendi. Sıra vekil adayı adaylarında... 9 Nisan itibarıyla sokaklar yine israf düzenine, önce bayraklar sonra boy boy afiş ve brandalar eşliğinde, kimilerine göre şenlenecek! Bunlar bilindik mevzular. Biz, şu paramız olsa da alsak kısmına değinelim...
Aziz Nesin ülkenin nadir bulunan aydınlarından biriydi. Muazzam eserleri olduğu gibi müthiş tespitleri de mevcuttur. Bunlardan bir kaçını paylaşmak konuya giriş olması adına iyi olacak.
'Aynı kağıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz. Sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen…'
'İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur.'
'Hayattaki en güzel şeyin çocuk olmak olduğunu bile bile, neden ‘büyüyünce ne olacaksın?’ diye sorulur ki.'
'Alıştın, nutukları dinleyip uyuyorsun. Sen böyle uyudukça, sanma ki sabah olur! Körler memleketinde, şaşı padişah olur! '
Daha niceleri Aziz Nesin külliyatında mevcut. Çarşamba pazarından selam ile başladık. Konu ekonomik olduğu kadar biraz da zihinsel olduğu aşikar! Zira iktidar sahibi olan muktedir, geçtiğimiz günlerde yine yeniden elinde seccade, bir pazarcı edasıyla din sattı! Dini duyguları istismar ile siyaset sahnesinde boy gösterenler, şükretmeyi öğütleri arasında bolca yer veriyor. Aynı öğütleri verenlerin yaşantıları tam tersi şatafatlı bir şekilde sürüp gidiyor. Devam etmesi için meydanlarda, 'param olsa da ben de alsam! ' diye ürün satmak için bağıran pazarcı gibi dini duygu ve inançları istismar etmekte beis görmüyor. Halbuki siyasetin asli görevlerinden biri gayri safi milli hasılayı eşit bir şekilde vatandaşlarına paylaştırmaktır.
Bu din istismarını kabul eden kesimin kendi inancını bir tekelin himayesine bırakma durumunu aklım hafsalam bir türlü almıyor. Oysa; Kur'ân-ı Kerîm'e göre insanı insan yapan, onun her türlü aksiyonlarına anlam kazandıran ve ilâhî emirler karşısında insanın yükümlülük ve sorumluluk altına girmesini sağlayan akıldır. Kur'an'da akıl kelimesi biri geçmiş, diğerleri geniş zaman kipinde olmak üzere kırk dokuz yerde fiil şeklinde geçmektedir. Okumayan, okuduğunu anlamayan bir toplum yaratıldı. Bu geçtiğimiz 70 yılın getirisi bir durum.
Aynı zihniyet her felakette hizmet etmek için oyunu aldığı vatandaşa iban verdi. 20 yıl boyunca mutlu bir azınlık, sömürülen bir çoğunluk oluştuğu hepimizin malumudur.
Kimsenin evinde buzdolabı bile 20 yıl kalmıyor. Ekonomi allak bullak, yiğidin durumu kuru soğana muhtaç olmak, mutlu azınlık kuzu etine devam ede dursun. İşin asıl garip olan kısmı kuru soğana muhtaç olanın, kuzu etini nam nam yiyeni savunması! Bu seçim aynı zamanda sanırım geniş kapsamlı bir IQ testi olacak. Ne diyelim paramız olsada bizde alsak...