MUHTARIN KÖŞESİ - “Çerkesler” diye yazıya başlayınca, birilerinin kulaklarını dikeceği aşikar.
“Çerkesler” diye yazıya başlayınca, birilerinin kulaklarını dikeceği aşikar. Bölücülükten başlayıp, ihanete varan suçlamalara kadar yelpazesi geniş bir konu... Hele hele “asimilasyon” gibi netameli bir konuya girince hemen gardını alacaklar çıkacak karşımıza. Ya da en iyi savunma hücumdur deyip atağa kalkanlar da olacak. Kişisel gündemimin son günlerdeki en popüler konusu zaten “asimilasyon” idi. Alman DW (Siz isterseniz kısaca deve deyip geçin. Neresi doğru ki zaten deyip Alamanlara da giydirin lafı) kanalı yaptığı açıklama ile epey karıştırdı ortalığı. Onların niyetlerini sorgulamalı öncelikle elbet. Türkiye Cumhuriyeti’ni karıştırmak asli vazifeleri olan. Çerkesleri çok sevdiklerinden değil bu yaptığı açıklamalar. Dertleri Türkiye’de bir fitne ateşi yakmak. Bunu akl-ı selim sahibi her vatandaş idrak edecektir deyip topu göğsümüzde yumuşattıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti’ne getirelim.
Asimilasyon deyince birden irkilen milliyetçi kesimin fikr-i sabit tayfası hariç, ülkemizde yaşayan herkesin kabul ettiği vahim olaylar yaşandı bu coğrafyada. “Çerkesler ne istiyor” diyerek başlığa bir gönderme yapalım ve en son kuracağımız cümleyi en başa alalım. Cevabını da tek kelime ile özetleyelim: DEMOKRASİ! Yine akl-ı selim sahibi herkesin kabul edeceği bir gerçek var ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokrasi karnesi zayıf. Kuruluşundan bu yana neler yaşanmadı ki… Tek tip insan yetiştirme politikaları uğruna önce Osmanlı tümden reddedildi. Sanki TC’yi kuranlar Patagonya’dan gelmiş gibi. Sonra sırasıyla Çerkesler, Ethem Bey’in isminin başına getirilen hain ve Çerkes ibaresi ile potansiyel vatan haini gibi gösterildiler. 1921 Gönen Manyas Sürgünü sonrası yer ve şahıs isimlerine getirilen yasaklar ile de biz Çerkesler bir anda Türkleştirme politikalarının en baş hedefi olduk. 1924’te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın ömrü bir yıl bile olmadan kapatıldı. Serbest Cumhuriyet Fırkası da aynı sonuçtan nasibini aldı. Onun ömrü daha da kısa oldu. Üstelik bu partileri kuranlar Kurtuluş Savaşı’nın baş aktörleri idi. Demokrasi karnesinin başka zayıf dersi de var.
İskilipli Atıf Hoca meselesi en net hadiselerden. Şimdi, Dersim, Şeyh Sait, Sait Nursi, tabutluklarda yatırılan Türkçüler gibi say sayabildiğin kadar mesele var. Hele 1946’daki “açık oy gizli tasnif” gibi tam bir traji komik ve dünya demokrasi tarihine geçmiş bir olay var ki tam rezillik. 6-7 Eylül Hadiseleri de bir başka kara leke… 27 Mayıs 1960 Darbesi ile başlayan ve en son 367 garabetine kadar süren bir çok olayı tek tek sıralarsak bu yazı uzar gider. Sizlerin de okumaya sabrı yetmez. Yazdıklarım özetin özeti… Detaylarını Google amcaya da sorabilirsiniz; ya da daha iddialı bir okursanız bu hususlarla ilgili yazılmış yüzlerce eseri okuyabilirsiniz. Bir kez daha başlığımıza dönelim. Sadede gelelim anlayacağınız. Çerkesler ne istiyor diye soruyu sorup gitmeyeceğiz tabii ki. Siz Deutsche Welle’nin (DW / Alman resmi haber yayıncı kuruluşu) ne dediğini ve niye dediğini boş verin de; Türkiye’de milyonlarca Çerkes’in; onların kurduğu dernekler ve federasyonların; kısacası Çerkes kamuoyunun kahir ekseriyetinin ne dediğine bakın. Bakın onlar, 1864 Büyük Çerkes Sürgün ve Soykırımı diyor. Kaldı ki muhatabı Çarlık Rusya’sının devamı Rusya Federasyonu’dur. O husus da bu yazının konusu değildir. Sürgün sonrası Osmanlı topraklarına Çerkeslerin yerleştirilmesinin, Güney Marmara’da yaşayan gayr-i müslim nüfusu dengelemek ve payitahtı güvence altına almak gibi bir politikanın ürünü olduğunu da bilin. Samsun/Sinop hattından başlayarak Çorum, Tokat, Kayseri, Sivas, Maraş, Adana, Hatay hattına yerleştirilen ve batı ile doğu arasında bir set oluşturan iskân politikasını da ayrıca araştırın. Çerkes Hasan Vakası’ndan başlayan, Çerkes Ethem ve Anzavur Ahmet gibi kimi padişaha, kimi de Mustafa Kemal’e bağlı çalışan şahsiyetlerin kişisel ve etnik bir çalışma içerisinde olmadığını da anlayın. Kurtuluş Savaşı’nda etkin konumda olup, Mustafa Kemal’in etrafında mevzilenen isimlerin kimler olduğunu da açın kitaplardan öğrenin. Bir tanesini söyleyeyim hemen: Kurtuluş Savaşı’nda Çerkesler’in Rolü / Muhittin Ünal. Kurtuluş Savaşı’nda doğru dürüst Türkçe bilmeyen Çerkeslerin torunlarının, şimdi anadilleri Çerkesçeyi bilmediklerini de bilin. Bütün bunların üzerine Ak Parti iktidarı zamanında ana dil eğitimi noktasında atılan (ama yetersiz kalan) adımlarla birlikte açılan Düzce ve Erciyes Üniversitesi’nde Çerkes Dili ve Edebiyatı Bölümleri konusunda yapılanları da belirtelim ki hakkaniyetli olalım. Bir başka hususu da belirtmeden geçemeyeceğim.
Geçtiğimiz aylarda Çanakkale İl Başkanı olarak mensubu olduğum Uluslararası Kafkas Derneği (UKD) olarak CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etmiş ve kendisini Çerkes Ethem Bey’in siyasi itibarının iadesi ve mezarının Ürdün’den Türkiye’ye getirilmesi ve de Çerkes TV açılması konusunda bilgilendirip destek istemiş idik. Dernek Başkanımız sayın Oğuz Berk ile birlikte on beş kişilik bir heyetle yaptığımız ziyarette, sayın Kılıçdaroğlu son derece yapıcı bir destek konuşması yapmıştı. Ama iki gün sonra parti sözcüsü Faik Öztrak bu konuyu soran gazeteciye “asparagas haber” deyip çıkmıştı. Milyonlarca çerkesi ilgilendiren bir konuda bu kadar pervasızca yalan söyleyen siyasi iradenin tutarsızlığına ne söylesek acaba deyip, topu okurun vicdan muhasebesine bırakalım. Fotoğraflarla ve bize sessiz olarak servis ettikleri ama kendilerinde ses kaydı da olan görüntülerin olduğu bu görüşmenin içeriği de bir gün nasılsa ortaya çıkar ama bu tutarsızlığın faturasını da Çerkeslerin maşeri vicdanına ödeyemezler. Gerisi laf’ü güzaf!