Gazetede de bunu sağladık. İnsanların söylediği gibi kimsenin gazetesi olmadık. Bazı kurumlar ayda üç kuruş para verecek diye kaleminizi satmadık. Kim iyi dediyse yazdık, kim kötü dediyse yazdık. ‘Derdin mi var? Gel sen söyle. Biz de yazalım’ dedik... Bu gazete kimin sayesinde bugün elinizde biliyor musunuz? Gelin size lokum adıyla nasıl gazete satılır, onu anlatayım…
Lokum satmadığımızı artık herkes öğrendi sanırım. O zaman size nereden çıktı ‘bu lokum ismiyle gazetecilik yapmak’ ondan bahsedeyim.
Medya Lokum, 3 yıllık bir gazete; fakat mazisi 4 yılı buluyor.
Bizde asıl gazeteci olan Ahmet Tunç. Ben ise yaklaşık 20 yıldır reklamcılık adına aklınıza ne gelirse yapmış, bunun 16 yılında seçim dönemlerinde bildiğiniz ve bilmediğiniz tüm siyasi partilerin seçim çalışmalarında görev almış, Biga'daki tüm devlet kurumlarının reklam çalışmalarını yapmış ve halen bazı bakanlıklar olmak üzere çalışmalarını devam ettiren, adı ‘kamu ve siyaset reklamcısı’na çıkmış bir emektarım.
******
O günlere gidecek olursak…
İşler istediğimiz gibi gitmiyordu, yani gidiyordu ama eksikleri ve fazlaları vardı. Eksikler, yetmeyen tarafıyla; fazlalıklar ise gereksiz tarafıyla hep meşgul ediyordu. Ahmet seçimlerden sonra işinden istifa etmişti. Ben ise herkesin bildiği ve hatta şu anda da olduğu gibi kamu kurumlarına özel olarak destek veren bir reklam şirketinde çalışmaya devam ediyordum.
‘Bir şeyler yapalım’ diyorduk bir yandan da hep. Birimiz yazar, birimiz çizer… Yıllarca hep başkaları gibi düşünmüş, başkaları gibi yazmış, başkaları gibi çizmiş ama; mesleki anlamda kendimizi kanıtlamıştık. Fakat gazeteci olmayı hiç istemiyordum ama; nedense Ahmet'e güvenim sonsuzdu...
E nasıl olacak? Basılı gazete büyük maliyet isterdi ve hiç zamanı değildi. Gazeteden elde edeceğimiz gelirlerle o zaman ne şartlarda olursa olsun hayatımızı sürdürmemiz mümkün değildi. Sağ olsun çalıştığım ajansın sahibi psikolojik olarak destek oldu o dönemde. Zamanla nasıl bir şey olacağına karar verdik ve sıra geldi isme. ‘Hadi’ dediler, ‘Çiğdem sen reklamcısın. Şöyle güzel bir isim bul.’ Onu yazıyorum olmuyor, bunu yapıyorum uymuyor. En başa Lokum yazmıştım. Aldım karşıma, dedim ki; ‘lokum olsun’. Herkes güldü tabi. Sonra reklam çalışmasını anlattım. Nasıl yapacağız, tanıtımı nasıl olacak derken uzun zamanımı aldı ama ikna oldu Ahmet.
‘Taze Lokum çıkıyor’ reklamını hatırlarsınız; www.medyalokum.com’un başlangıç hikayesidir o.
Reklamlarını yaptık ve 29 Ekim 2019’da, Cumhuriyet Bayramı’nda, Medya Lokum yayın hayatına başladı.
******
Neyse… Objektif olacaksın, çok iyi sır saklayacaksın, güvenilir olduğun için, yazamadığın özel sırları da senle paylaşacaklar ama her şeyi sadece sen bileceksin hatta bildiğini unutacaksın! Kısa sürede öğrendim bu kuralları.
İnsan yaşadığı sürece tarafsız olamaz. Bu mümkün değil ama objektif olmak ve bu şekilde yaşamak ayrı bir huzur. Objektif olmayı seçim çalışmalarını yaparken öğrendim. Hatta içselleştirdim zamanla. Şöyle oluyor; tarafı olmadığınız ve hatta eleştirdiğiniz bir partinin temsilcileri gelir ve işlerini siz yapmaya başlarsınız ve onlara bütün enerjinizle destek olmak zorundasınız. Çünkü yaptığınız iş bunu gerektirir. Şarkılarını dinlersiniz ve şarkılarda aslında çok şey gizlidir. Örneğin Saadet Partisi’nin yıllar önce seçim için yaptığı ‘refah ve fazilet, şimdi saadet’ diye bir şarkısı vardı. En sevdiğim sabah şarkısıdır. Ak Parti'nin 'haydi bir daha’ çok başarılı ve duygulu bir reklam şarkısıdır ve etkilenmemek mümkün değildir. CHP'nin ‘bir ıslık ta sen çal’ şarkısı yürürken çok iyi gider. MHP'nin ‘bizimle yürü Türkiye’ şarkısını dinleyince heyecanlanırsınız. Örnekler uzayıp gider. Manifestolarını okursunuz partilerin. Tarafı olan insanlarla uzun sohbetler edersiniz. Bunları yaparken de notlar alırsınız. Bu arada aday olan kişilerle zaten uzun sohbetler etmeye başladığınız için onları da tanımaya hatta sevmeye başlarsınız.
Hedef kitle aslında benim bulunduğum taraf deyip başlarsınız önce kendinizi kandırmaya çalışmaya... Ve en keyif aldığım seçim çalışmaları hep farklı görüşlerde olduğum siyasi partilerle oldu. Çok güzel insanlar tanıdım. Oy kullanmaya gittiğimde uzun uzun düşünmemi sağlayan adaylar oldu. Tarafı olmadığım halde adayı arkadaş gibi sevdiğim ve inandığım için oy verdiğim partiler oldu. Hala büyük saygı duyduğum, koltukların hakkını veren ve her yerde söylemekten asla kaçınmadığım liderler oldu. İşte ben objektif olmayı böyle öğrendim. Tarafımı eleştirerek, tarafıma karşı kazanmak zorunda olarak, tarafı olmamama rağmen onun kazanması için gece gündüz çalışarak.
******
Gazetede de bunu sağladık. İnsanların söylediği gibi kimsenin gazetesi olmadık. Bazı kurumlar ayda üç kuruş para verecek diye kaleminizi satmadık. Kim iyi dediyse yazdık, kim kötü dediyse yazdık. ‘Derdin mi var? Gel sen söyle. Biz de yazalım’ dedik...
Yani okurumuzun, derdi olanın, derdini anlatmakta zorlananın, derdine çare arayanın, bir şeyler anlatma derdi olan herkesin sesi olmaya çalıştık. Bunu da işimiz gereği yazarak yaptık. Gazetede haberlerini yaptığımız yüzlerce insan söylediklerinin sorumluluğunu taşıdı. Biz de, bize anlatan, bizimle paylaşan herkesin sorumluluğunu almayı 3 yıldır büyük bir sorumlulukla kabul ettik. Sizler de söylediklerinizin sorumluluğunu kabul ederseniz saygımız karşılıklı olur.
******
Teşekkürler büyüyoruz sizinle...
NOT: Gazetemize abone olmak ve her hafta yeni bir sayıyla buluşmak isterseniz bize ulaşın: 0530 426 72 69