Tamam, bilime ve bilim insanlarına saygı duyuyoruz. Hangisine peki?
Uzun zamandan beri kulaklarımız bazı kelimeleri, cümleleri, uyarıları, tavsiyeleri duymaya fazlasıyla alıştı. Yatıyoruz, kalkıyoruz ve aynı şeyleri duymaya devam ediyoruz. Bilim, bilim insanları, aşı, aşı karşıtlığı, virüs, vaka, hasta, koca ama Fahrettin Koca, “dışarı çıkmayın“, yine bilim insanları, sonra yine aşı, mutasyon, karantina, yasak... Biliyorum, artık sıkıldınız bunları duymaktan ama konuşulması gereken önemli bir mesele daha var bence. İsterseniz onu konuşalım bugün. “Bilim insanları.“ Evet, bilim insanları. Onları konuşalım bugün.
En çok onların ismini duyar olduk. Sürekli bize uyarılarda bulunuyorlar. “Şöyle yapın“, “Böyle yapmayın“, “Biz size yapmayın demedik mi?“, “Bilim kurulu toplantısı sona erdi.“ “Bilim insanlarına saygı duyun, dediklerini yapın.“ “Bilime saygı duyun.“ Bunlara benzer birçok cümle duyuyoruz. Tamam, bilime ve bilim insanlarına saygı duyuyoruz. Hangisine peki? Sizi bilmiyorum ama ben “insanların sağlığını korumak için ‘gerçekten samimi bir şekilde’ çalışan“ bilime ve bilim insanlarına sonuna kadar saygı duyuyorum. Onlara söylenecek hiçbir şey yok. Minnet duymaktan başka bir şey de gelmiyor elimizden. Ancak başka bir mesele var, ciddi bir mesele. Birtakım insanlar çıkıyorlar ve “Bilime itaat edin” minvalinde şeyler söylüyorlar. İtaat etmek mi? Neden? Bilim insanlarının “hepsi“ seçilmiş insanlar mı? Söyledikleri şeyler yalandan, kibirden, kötü niyetten uzak olacak diye bir şey var mı?
Şimdi böyle şeyler söylüyorum diye “Bilime karşı mı geliyorsun sen?“ diyenler çıkacaktır. Çıksın. Bilime neden karşı çıkayım? “İnsanların sağlığı, iyiliği, refahı“ için çalışan bilime neden karşı çıkayım? Benim karşı çıktığım başka bir şey var. İçinde bulunduğumuz dönemde bilim insanları “hiç olmadığı kadar“ ciddiye alınıyorlar, sözlerine itibar ediliyor, herkes ağızlarının içine bakıyor. Çok güzel. Yalnız atladığımız çok önemli bir nokta var. Bilim insanlarının hepsi insanların sağlığı, refahı, mutluluğu için çalışan insanlar değil, evet değil. Maalesef değil. Neden diyeceksiniz. Nedenini anlamak için pencereyi biraz daha aralamamız gerekir, çok değil biraz; daha rahat kapatmak için.
Ekonomi, siyaset, medya, iş dünyası, eğitim, sağlık, ulaşım ve aklıma şimdi gelmeyen daha birçok alandaki insanların hepsi insanların refahı, mutluluğu, sağlığı için çalışıyor mu? Buna inanıyor musunuz? Hepsi kanatlı birer melek mi? Şüphesiz bu alanlarda “kanatlı melekler“ vardır, şüphesiz! Ancak, zaten benim derdim onlarla değil. Hayatın içerisinde birbiriyle ilgili olan o kadar çok şey var ki... Ancak biz bunların arasındaki bağlantıyı çoğu zaman göremiyoruz, bunların arasındaki “göz önünde olmayan bağlantıları“ görenlere ve bunları dile getirenlere de “deli, paranoyak, detaycı, büyük resmi görmüş,“ gibi aşağılayıcı şeyler söylüyoruz. Neyse, fazla uzattım. İçinden geçtiğimiz, daha doğrusu geçmeye çalıştığımız, şu günlerde bilim insanlarına ve sağlık çalışanlarına çok ihtiyacımız var. Aslında her zaman var ama şimdi daha başka bir durum var. Medya o kadar “bilgi bombardımanı“ yapıyor ki insanların kafası allak bullak oluyor. Neye inanacaklarını şaşırıyorlar. Tam bu “kafa karışıklığı“ anında “bilim insanları“ devreye giriyor ve bize bir şeyler söylemeye başlıyorlar. Biz de oturup “mecbur“ dinliyoruz. Tamam ama konuşanların “kanatlı melekler“ olduğundan emin miyiz? Medya alanında sürekli olarak birilerinin çıkarlarına göre hareket eden, insanların zihinlerini allak bullak ederek onları savunmasız bırakmaya çalışan, savunmasız bıraktıktan sonra birilerini karşımıza “kurtarıcı“ olarak çıkaran insanlar, yetkililer yok mu? Var. Benzer şeyler, yani sadece kendi çıkarını düşünen, insanları kullanmaya, sömürmeye, ötekileştirmeye, birilerine mahkum etmeye çalışan insanlar hayatın diğer alanlarında ve “mesleklerde“ yok mu? Eee, “bilim insanlarının hepsi“ böyle bir dünyada, böyle bir ortamda bulutların üzerinde yaşayan kanatlı melekler olarak görülebilir mi? Şüphesiz insanların faydası için canını dişine takan birçok bilim insanı vardır, şüphesiz. Beni bu konuda yanlış anlamayın. Sözüm kesinlikle onlara değil. Ben, “Sizin sağlığınız için çalışıyoruz, yalnızca sizi düşünüyoruz.“ sözlerinin arkasına gizlenip insanlara “hükmetmeye, onları korkutmaya, onları korkuyla yönetmeye“ çalışanlardan bahsediyorum. Sizce ilaç şirketlerinin hepsi insanların faydasına olacak ilaçlar mı üretiyorlar? Yok mu bunların arasında insanları sömürmeye çalışanlar? Var. İlaç şirketleriyle anlaşıp insanların sağlığını hiçe sayarak onları “ilaçlara“ mahkum edenler yok mu? Var. “Biz Tanrı’nın sözlerini size anlatıyoruz, sizi düşünüyoruz“ sözlerinin arkasına gizlenerek insanları sömürmeye, zihinlerini iğdiş etmeye, insanları kendilerine bağımlı kılmaya çalışan “din konusunda uzman olduğunu söyleyen insanlara“ ne kadar karşıysam; “Biz yalnızca sizi düşünüyoruz“, “Bilime saygı duyalım“, “Bize inanın, biz sizin kötülüğünüzü istemeyiz, bizden başkasına inanmayın“ sözlerinin arkasına saklanarak insanları kandırmaya çalışan, “kanatları olmayan ama kanatlı melek gibi davranan“ bilim insanlarına da o kadar karşıyım!
Asıl karşı çıktığım şeyi çok iyi anladığınızı düşünüyorum: Her şey sorgulanırken, eleştirilirken; bilim insanlarının “sorgulanamaz, dokunulamaz, itaat edilmesi gereken insanlar“ olarak görülmesine karşı çıkıyorum ben! Biliyorum, korkuyorsunuz. Haklısınız. Sağlık hiçbir şeye benzemiyor. İnsanlar ölüyor, doktorlar ölüyor, “bilim insanları“ ölüyor. Bunların hepsi oluyor. Ancak bunların olması, kesinlikle “bilim insanlarına sorgusuz sualsiz inanılması gerektiği“ anlamına gelmiyor. Benim amacım bilim insanlarını gözden düşürmek değil. Benim amacım, tam da bu sabah bir televizyon kanalında duyduğum şeyi engellemek. “Bilim insanının biri“ çıkıp bir şeyler söyledi yine. Ne dedi biliyor musunuz? “Aşı olacaksınız, nokta!“ Evet, tam olarak bunu söyledi. Üç nokta değil, “nokta!“ Başka da bir şey söylemedi! Üç kelime kullandı. Aşı olacağız, nokta! İnsanlar aşıya güvenmiyorsa ne olacak “nokta bey“! Zorla mı yapacaksınız? Yoksa yaptırmayanları “toplum düşmanı“ mı ilan edeceksiniz? “Bilim insanının görevi, insanların sağlığı konusunda herhangi bir sakınca içermeyen, onları kullanmaya, sömürmeye çalışmayan“ şeyler üretmek değil midir? Belki de biz böyle düşündüğümüz için bize böyle geliyordur! Her neyse. Son cümlemi kuruyorum. Sonuna da üç nokta koyacağım. Bir şeyler “bitmiş sayılmasın“diye! Sorgulamaya devam edin diye. Benim yazdıklarımı da sorgulayın diye: Tam da yukarıdaki “üç kelime kullanan bilim insanına“ karşı çıkıyorum! Bir şeyleri dayatan, zorla yaptırmak isteyen, bir şeylerin sorgulanmasına izin vermeyen...