SAĞLIK

42 yıllık hekimle yer değiştik, keyifli sohbet ettik…

42 yıllık diş hekimi Metin Tunalı’yı hasta koltuğuna aldım, ben de hekim koltuğuna geçtim. Uzun ama çok keyifli bir sohbeti başlatıp, 42 yılın röntgenini çekmeye çalıştım.

Biga’da Metin Tunalı ismini söylediğiniz zaman herkes bilir. Kolay değil tam 42 yıldır diş hekimliği yapıyor. Eşi Ayla Tunalı yakınım ve kendisini çok sever ve saygı duyarım. Metin Tunalı’yı yakından tanımak ve 42 yıllık hekimlik yolculuğunu yazmak istediğimi eşine söyledim ve bu konuda sağ olsun işimi çok kolaylaştırdı. Bundan birkaç ay önce de gazetemiz imtiyaz sahibi Ahmet Tunç diş tedavisi için kendisine danıştı ve neredeyse artık ümidini kestiği dişi çekmek yerine kısa süreli bir tedavi ile sağlıklı hale getirdi ve biz de yakından tanık olduk tecrübenin verdiği asalete. Kendisiyle bu zamana kadar neler yaşadı, nasıl vakalara tanık oldu ve mesleki alanda bizlere verebileceği değerli tavsiyeleri konuştuk. Ben yine çok değerli şeyler öğrendim. Ve önemli başlıklar çıkarttım kendime.

Okumaya başlamadan önce dişçi fobinizi bir kenara bırakın. Çünkü ağrıyan bir dişin sizi kanser bile edebileceğini okuyacaksınız. Hatta ve hatta bu konuda yaşanılan somut hikayelere şahit olacaksınız.

“HER YIL BİGA’DA COŞKUYLA KUTLANIR”

Kaç doğumlusunuz?

18 Eylül 1954 doğumluyum. Benim doğum günüm her yıl Biga'da coşku ile kutlanır.

Kaç yılında dış hekimi oldunuz?

1980 yılında İstanbul Üniversitesi Çapa Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun oldum.

Nerelisiniz?

Aslen Bayramiçli’yim ama 1980 yılında Biga’ya geldim. 42 yıldır Biga’dayım.

Neden Biga’yı tercih ettiniz?

O zamanlar ‘Çanakkale vilayet, Biga eyalet’ derlerdi. Bayramiç o zamanlar çok küçüktü. Ben de Biga’ya geldim, sıfırdan başladım. Bugünlere geldim.

Mesleğinizi çok seviyorsunuz herhalde?

Evet, çok hem de.

“BÜTÜN DÜNYA DEĞİŞTİ”

Neler değişti peki 42 yıldır dış hekimliğinde? Nereden nerelere geldi?

Bütün dünya değişti. Buna paralel olarak hekimlik de çok değişti. Teknoloji hayatın olduğu gibi mesleğimizin de merkezinde. Kullandığımız malzemeler, laboratuvarlar çok değişti. Tabi kalite de çok arttı.

Zor olmuyor mu sizin bu sürece adaptasyonunuz?

Bizim mesleğimize sürekli eğitimler var. Kendimizi güncelliyoruz. Uluslararası eğitimlere katılıyorum. Yayınlar alıp onları okuyorum. Aldığım sertifikaları assam duvarlar almaz. Zaten ipin ucunu bir kaçırırsan asla yakalayamazsın. O kadar hızlı değişiyor ki.

Eğitimler tamam. Teknolojik aletler, onları da aynı hızla değiştiriyor musunuz?

Bir iddada bulunabilirim sanırım. Biga'da her yeni çıkan aleti ilk alan benimdir. Örneğin yumuşak doku lazeri 15 yıl önce aldım ve hala almayan bir sürü hekim var.

“BİR DAHA AĞRI OLMAZ”

Teknoloji arttıkça, sistemler yenilendikçe daha iyiye mi gidiyor tedavi süreçleri?

Tabi kesinlikle daha iyi, daha hijyenik, daha ağrısız. Ve hatta benim koltuğumda ağrı yok derim ben. Anestezi yapana kadar 10 saniye bir ağrı duyarsın, bir daha ağrı olmaz.

Sizin dişlerinizi kim tedavi ediyor?

Arkadaşlarımızdan destek alıyoruz o zaman.

Ailenizdekilere, örneğin çocuklarınıza tedavi yapabiliyor musunuz?

Evet, hepsini ben yaptım, yapıyorum, yaparım da.

“BİR 10 YIL DAHA ÇALIŞIRIM”

Kaç yıl daha yapabilirsiniz?

Bana bu mesleği aşılayan annemin teyzesinin oğludur.  İsmi Ekrem Tokoğlu.  İyi bir dış hekimiydi. Bana da ‘İlla dış hekimi ol’ dedi. İlk tercihimi diş hekimliği yaptım. Ekrem Tokoğlu 55 yıl çalıştı ve bıraktı ve hala konuşuruz. Bana ‘55 yıl olmadan bırakmak yok’ diyor. Bir 10 yıl daha çalışırım diye düşünüyorum.

Başka neler yaptınız dış hekimliği adına?

10 yıl Ankara'da Türk Diş Hekimliği Birliği’nde delegeydim. 10 yıl da Çanakkale Diş Hekimleri Odası’nda yönetim kurulunda görev yaptım. Daha önce Balıkesir'deydi ve oraya kayıtlıydık. Hatta Çanakkale'de odayı çok emek ederek biz kurduk. Sonrasında ofisini bile satın aldık. 10 yılda 5 seçim yapıldı. Bütün seçimlerde en çok oy alan hep ben oldum. Biga'da yaşadığım için başkanlık değil, başkan yardımcılığı yapmak istedim. Yorulduk zamanla bıraktık artık.

“DİŞ İÇİN GELEN HASTA KANSER ÇIKTI”

Aklınıza gelen mesleki hikayeler var mı?

Bir sürü var tabi ama birden aklına gelmiyor insanın. Şöyle söyleyeyim. Ben dişle konuşurum. Hastayı dinlemek yerine dişi dinlerim. Eğer hastayı dinleseydim çok yanlış diş çekerdim. Çok da yanlış tedaviler yapardım. Örneğin hasta geliyor ‘şu dişi çek’ diyor. İyi de o dişte bir şey yok. Başka dişin ağrısı ona yansımış. Mesela bazen ‘dişim ağrıyor’ diye geliyor hasta ama dişte bir şey yok. Dişin ağrısını anlatınca, ‘kulak burun boğaza bir gidin’ diyoruz. Sinüzit dişe vuruyor çünkü. Hakikaten sonuç sinüzit çıkıyor. Öyle kaç tane kanser vakası tespit ettik mesela. Geldiler, muayene ederken şüphelendim, hemen dedim ‘gerekli taramaları hastanelerde yaptırın’ diye. Ne yazık ki kanser hastası tanısı koyuldu. Erken fark edildiği için tedavi oldu. İyileşti tabi ama bu fark edilmeyebilirdi.

Dişten kanser tespit ediliyor mu?

Tabii dış iltihaplı diye geliyorlar. Renginden şüphe ederiz. Ya da belli olur bir şekilde. O hekimin uzmanlığına bakar. Hemen hastayı yönlendirme yapmanız lazım. İşte dişi dinliyorum dedim ya, bunlar için ben dişi dinliyorum.

Başka nasıl hikayeler var?

Bakın bir hastamın başından geçeni anlatayım. Eşi kalça kemiğinden ameliyat olmuş. Donanımlı bir kemik Hastanesi'nde. Ameliyat başarılı geçiyor fakat ameliyat yerinde enfeksiyon oluşuyor sürekli. Tüm taramaları yapılıp sonuç elde edilmeyince en son diş hekimine gidiyor vaka. Ve dişteki iltihabın bacağın ameliyatlı bölgesindeki iltihabı kurutmadığı anlaşılıyor. Yani o kadar önemli işte.

Bir de yine baş ağrısından öleceğini düşünen bir hasta vardı. Her türlü tahlili yapılmış, sonunda doktorun biri ‘bir diş hekimine gidin’ diye yönlendirmiş ve bana geldiler. Kadın gerçekten ölebilirdi ama baş ağrısından değil diş iltihabından. Bütün dişler iltihaplı. Tedavisini yaptım ve hiç bir ağrısı kalmadı.

Tedavi sonuçlandığında boynunuza sarılanlar oluyor mu?

Evet, tam da öyle bir kaç olay yaşadım. Birinde hasta dediğiniz gibi aniden boynuma sarıldı. Bir de implant yaptırmaya gelen bir hastam, ilkinde korkup kaçtı. Sonrasında yine geldi. Yaptık işlemi sonrasında. ‘Metin Bey sarılacağım size’ dedi. Böyle zamanlar da oluyor tabi. Çünkü insanlar ağızdaki işlem sonrası rahatlıyor. O rahatlama yaşam konforuna, sağlığa her şeye yansıyor.

DİŞÇİ KORKUSU

Neden insanlar dış hekiminden aslında dişçi koltuğundan neden korkuyor?

Eski ilkel yöntemler yüzünden. Bir de anestezi faktörü var. Anestezi önemli. Doğru yere doğru şekilde uygulanmalı.

Bazı insanların eli hafif derler inanır mısınız böyle şeylere?

İnanmıyorum. Çünkü el hafifliği değil işi bilmek önemli. İşi iyi bilirseniz doğru yere doğru zamanda müdahale ederseniz, genellikle tecrübe ile elde ediliyor o da ve sonunda insanlar memnun kalırlar.

Artık profesörlük mertebesine ulaştınız aslında?

O daha akademik bir konu ama yakın bir arkadaşım var. Birlikte okuduk. O profesör oldu. İsmi Hakkı Tanyeri. Bir gün yanına gittim, ‘tebrik ederim profesör oldun’ dedim. O da bana şöyle dedi, ‘Biz cerrahi işlemleri yapıyor, öğrencilere ders anlatıyoruz. Dolgu, köprü yapmayalı yıllar oldu ama sen bütün vakaları güncel olarak her gün yapıyorsun’. Yani tabiki profesörlük başka ve büyük bir emek ama bizler de artık birçok konuda işimizin uzmanıyız.

“İNSANLARIN YÜZDE 80’İ DOĞRU DİŞ FIRÇALAMAYI BİLMİYOR”

Neden dişlerimiz hastalanıyor?

Vücutta en çok kullanılan organ diş. Ve biz dişlerimizin, hatta ağzımızın bakımını yapmıyoruz, yapamıyoruz. Şu anda insanların yüzde 80'i doğru dış fırçalamayı bilmiyor. Mesela diyorlar ki ‘Ben günde 5 defa diş fırçalıyorum, yine çürüyor’. E ama sen düzgün fırçalamazsan olmaz ki. Ben burada eğitim veriyorum. Bir dişte 5 yüzey var. Her yüzeye değecek fırça. Aşağı yukarı yaptığınızda, aşağıdaki mikrop yukarıya, yukarıdaki aşağıya geçiyor. Hatta diş eti ceplerimizi itiyoruz ve o da diş etimizi mahvediyor ve oralarda taşlaşmalara sebep oluyor. Hatta bu benim fikrim. Dilimizi de en sonunda hafifçe fırçayla temizleyebiliriz. Diş etlerimize ise fırça ile hafifçe masaj yaparsak kan dolaşımı için iyi olur. Ve en az 2,5 dakika sürmeli. Ama yapılan istatistiklere göre insanlar 20 saniyede bitiriyormuş.

Peki diş fırçasını nasıl seçeceğiz?

Dış yapınıza uygun fırçayı diş hekiminiz önerecek.

AĞIZ SAĞLIĞI

Başka neden bozulur ağız sağlığımız?

Doğumdan itibaren beslenme faktörü önemli. Örneğin kalsiyum alımı, tükürük asidi önemli. Oradaki PH oranı azı ya da fazlası ve en önemli etkileri genler diyebiliriz. Aslında bakımını ve temizliğini düzenli şekilde yerine getirirseniz bütün bu etkileri daha az zararla atlatırsınız.

İlk diş hekimine kaç yaşında kontrole gitmeliyiz?

20 tane diş 2 defa değişir. Ama 12 tane diş 1 defa çıkar. 7 yaşında başlamalıyız kontrole. Zaten öyle başlarsak birçok problem olacak şey erkenden halledilir. İlk dişlerde çocukların da geç çıkan dişlerle ilgili bazen insanlar panik yaparlar. Ben de hep derim. Daha iyi, geç çıksın, güçlü gelir. Örneğin bizim toplumumuzda kadınlar derler ‘her çocuk 1 diş kaybettirir’ diye. Aslında hamile kalmadan önce diş kontrollerini yaptırsalar o hormonların değiştiği dönemde diş ile ilgili problemler yaşamayacaklar. Hamile kaldıklarında da hastalar aylık diş kontrollerini yaptırmalılar. Bu konuda yol kat etmeye başladık.

Ne olursa olsun kendi dişin gibisi yok derler, öyle mi?

Kesinlikle doğru. Şöyle ki öğrenciliğimden kalma bir kitap var. Oradan okuyarak cevap vereyim. Duayen hocaların yazdığı bir ders kitabı bu. Kitapta “Dişlerin değeri ancak bir proteze sahip olunduğunda anlaşılır. Çünkü bir protez hiçbir zaman insanın kendi dişinin yerini tutamaz’ sözünün doğruluğuna meslek hayatımızda her gün tanıklık ediyoruz" yazıyor. Bir diş bütün vücudu etkiler. Bir şey yediğimizde ilk organ diş, yediğin şeyi çiğneyemezsen sindirim sistemin, bütün yutarsan miden mahvolur. Solunum sistemi, aldığın nefes, ağızdan geçiyor. Ağızdaki mikrop solunum yoluyla tüm vücuduna dağılır. Dolaşım sistemi, her dişin içinde dolaşım var. Ve bu dolaşım bütün vücuda gidiyor. Sinir sistemi, sinir beyne bağlı. Diş ağrısı beyne dokunur ve büyük işkencedir bu. Dolayısıyla kansere kadar gidiyor işte böylelikle.

Neredeyse yarım asırdır Biga'da, Biga’ya hizmet etmiş biri olarak artık Bigalısınız. Nasıl görüyorsunuz Biga’yı şu anda? Neler değişti 42 yılda?

Önceleri bu sektörde hatta sağlık grubu diyebiliriz, birbirimizi çok iyi tanır ve görüşürdük. Ama şu anda artık kalabalık bir sağlık grubu var ve dolayısıyla birçoğu ile tanışmıyoruz. Zamanlar değiştikçe saygı kavramları da değişti. Ticari açıdan baktığımızda önceden köylümüz Biga’ya gelmezse Bigalı açtı. Köylüde para kalmayınca ticari dengeler merkezde değişiyor. Benim köyden gelen hastalarım bile düzenli olarak yılda 2 defa gelirdi. Ağız sağlığına dikkat ederdi, kontrolünü aksatmazdı. Şimdi önce işlemin fiyatını soruyorlar. Buradan da köylü milletin efendisi ne demek çok iyi anlıyoruz. İnsanlar üretim yapamıyor. Birçoğu Biga’ya yerleşti. Hayvanlarını sattılar ve bu durum Türkiye'yi etkilediği gibi Biga gibi şehirleri yakından etkiliyor.

(Röportaj: Çiğdem Özden Demiray)