Beni tanıyanlar çok iyi bilir. Ödüm kopar bir köpek bir kedi yanıma yaklaşacak diye. Yiyecek mi beni sanki? Hayır tabiki yemeyecek ama gel de sen onu bana anlat.
Köyde doğdum, köyde büyüdüm. Heryer kedi köpekti alışamadım yine de. Bir de çocukken sırtımdan ısıran bir köpek anım var. Açık renk ve çok büyük bir köpekti. Belki de hala ondan aşamıyorum bazı şeyleri. Diş izleri hala duruyor. Köpek benimle oynamak istedi, ben kaçtım. Kaçınca da olanlar oldu.
Köyde durumlar hala aynı. Bahçeye girdiğimiz gibi bir köpeğimiz var. Biz ona güvenlik kamerası diyoruz. Evin giriş kapısında oturan da bir kedimiz var. Bütün köye havlamayan köpek, bana mutlaka havlar. Hissediyor tabiki korktuğumu. O da benden korkuyor büyük ihtimalle. Annemler bazen hazır mama, genellikle de kendi yediklerinden verirler kedilere ve köpeğe.
Daha önce evde kuş da bakmıştık. O da ilk benim adımı söylemeyi öğrenmişti ama ben ona da dokunamamıştım. Bir defa da kış ayında kedi doğum yapmıştı ama yavrularından birisi çok küçük ve hastaydı. Annemler evin hemen girişinde sıcak bir alana ona bir kutu yapıp orada bakmıştı. Şırınga ile beslemişlerdi.
Birçoğumuz da böyle büyümüştür diye düşünüyorum bu coğrafyada. Böyle büyürken de insanlar bakarak, görerek ve yaşayarak öğrenmiştir diye düşünüyorum, her canlının dünyada olmasının bir sebebi olduğunu. Arı, sinek, böcek, inek, kedi, köpek ve binlercesi.
Tabiki malum konuya geleceğim.
Kaç gündür meclisi takip ediyorum. Ormanları, denizleri, doğayı ve insanları mahveden bir grup insanın her şeye rağmen mantıklı bir çözüm bulma ihtimaline karşı takip ediyorum.
Yapmadılar, yapmak istemediler.
En kolayını değil, en zorunu seçtiler.
Oysa ki bu kadar kedi ve köpeğin bu hale gelmesininde sebebi yine onlar. Yıllardır saçma sapan politikalarla kısırlaştırmayı sağlayamadılar. Hayvanlar için kaliteli rehabilitasyon merkezlerinin açılmasını yasalarla engellediler. Sahiplendirme kanunlarını uygulamadılar. Afganlara yer bulduk, Suriyelilere yer bulduk ama sokakta yaşayan dili olmayan o masumlara bir yer bulunamadı bu memlekette.
İnsanlar fotoğraf attı, yetkililer görsün diye haber yaptık, hayvan düşmanı olduk.
Mağduriyet yaşayanlar dertlerini anlattı, yetkililer duysun diye haber yaptık, hayvan düşmanı olduk.
İş buralara gelmesin, her canlı hak ettiği hayatı hak ettiği şartlarda yaşasın diye insanların derdini, hayvanların kötü şartlarda yaşadığını kamuoyuna duyurmaya çalıştık, yine hayvan düşmanı olduk.
Gerekli yerlere gerekli baskılar yapılsaydı, belki de bu iş buralara gelmeyecekti, ama neyse...
Yazıma başlarken uzun uzun anlattım ne kadar korktuğumu. Yıllardır akşam saatlerinde eve gelebilmek için 100 metrelik mesafeye taksiyle gidiyorum, bisiklete binemiyorum, sabahları erkenden işe giderken koşa koşa gidiyorum ama hiç bir zaman ne kediyi ne de köpeği suçlamadım.
Farkındayım, çünkü onları bu hale getiren insanların ve yetkililerin.
Hangi köpek isterdi ki betonarme evlerin arasında, arabalardan, motorlardan ve insanlardan kaçarak canını korumaya çalışarak yasamayı? Bir kap su bulabilmek için metrelerce yürümeyi. Hangi kedi ister ki çekil şurdan diye insan görünümlülerin onu ayaklarıyla ittirip fırlatmasını?
Nerede kaldı müslümanlık? Nerede kaldı insanlık?
Mesela uğraşınca, dertlenince oluyor. Biga özelinde konuşmak gerekirse, ben son bir aydır sürü hallerinde gözle görünür bir azalma olduğunun farkındayım. Benim bulunduğum bölgede gece saatlerinde sürü halinde dolaşan köpekler olurdu. Son zamanlarda onlara hiç rastlamadım. Geçen hafta Biga Belediye Başkanı Alper Şen de basın toplantısında bahsetti. 'Ekipler hassas ve olması gerektiği gibi çalışıyorlar' diye. Daha da olacak ama tabi zaman lazım. Bu hale hemen gelmedi ve hemen düzelmeyecek. Barınağın koşulları iyileştirilmiş ve en azından hayvanları yasaya maruz bırakmamak için çabalıyorlar.
Sabretsek, nasıl ki insanlar planlı üremeyi eğitildikçe ve bilimle öğrendiyse, hayvanlarımızın da profesyonel şekilde popülasyonlarının normal hale geleceği günler için sabretsek.
Sabretsek de çocuklarımıza da 'yaratılanı yaradandan ötürü sev nasihatı' verebilsek. 'Onların dili yok ama bizler gibi aynı cana sahip' desek.
Güvenlik kamerası olmayan zamanlarda evin köpeği havlayınca kapıya çıkan nesile sesleniyorum.
Gerçekten o masumların hesabını iki cihanda hiç birimiz veremeyeceğiz ve sonunda ne olacak biliyor musunuz?
Komşu komşu hu!
Oğlun geldi mi? Geldi.
Ne getirdi? İncik boncuk.
Kime kime? Sana bana.
Daha kime? Kara kediye.
Kara kedi nerde? Ağaca çıktı.
Ağaç nerde? Balta kesti.
Balta nerde? Suya düştü.
Su nerde? İnek içti.
İnek nerde? Dağa kaçtı.
Dağ nerde? Yandı, bitti, kül oldu…