Bu kez 3 yıllık yazdım.
Lansmanın lansmanı mı, tanıtımın tanıtımı mı nedir, ismini anlayamadığım bir toplantıda hep birlikte Biga Belediyesi'nin 3 yılda neler yaptığını izlemeye gittik.
Duyuruda, afişlerde 'Tanıtım lansmanımıza' şeklinde davet edildik. Herhalde bu toplantıyı düzenleyenler 'lansman' ve 'tanıtım' sözcüklerinin anlamlarını bilmiyorlar. Fransızca kökenli kelime kullanınca daha mı havalı olacak? Ya da bir şaka yaptılar, biz anlayamadık.
Tabi önce sms ile, ardından whatsapptan gazetecilerin ve gazeteci olmayanların hep bir arada olduğu grubumuza atılan mesajla, en sonunda ise telefonla aranarak davet edildiğim için gittim. Biraz da merakla gittim. 'Hizmet dolu 3 yıl'da neler yapıldığını, neler anlatılacağını ve nasıl bir program için davet aldığımızı merak ettim.
İyi bir miktar para harcandığı belli bir organizasyona dahil olduğumuzu anlamak uzun sürmedi. Kajular, fındıklar, ikramlıklar karşıladı önce bizi. Ardından metrelerce baskılar, tanıtım bültenleri, brandalar, epey pahalı olduğunu düşündüğüm dev ekran...
Salona girdik ve sunucunun işaretiyle de program başladı.
Hazırlanan tanıtım videolarını izledik.
En dikkatimi çeken hizmetlerden biri de 3 yılda 3 bin 600 vatandaşımız cenaze hizmetlerinden yararlanmış. İyi bir rakam (!) Ama pandeminin de etkisi vardır hiç şüphesiz. 'Cenaze hizmetlerimiz ücretsiz' dersin de rakam vermek nedir... Hedef kaç?
Profesyonelce montajlanmış, ancak içinde vizyondan kırıntı bulunmayan videoları izledikten sonra, belediyede bir yönetim olmasa bile yapılacak işleri hep birlikte ekrandan takip ettik. Katılımı zorunlu tutulan belediye çalışanları, partililer ve sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin temsilcilerinin yer aldığı etkinliği afiyetle izledik.
Mesela Uzunköprü gazetelerinden takip ettiğimiz bazı gelişmeleri bu toplantıda göremedik.
Sular altında kalan araçların akıbetini, yapılan özelleştirmelerin sonucunu, 'satmaya değil yapmaya geliyoruz'ların açıklamasını, kendileriyle aynı düşünmeyenlere olan tahammülsüzlüklerinin nedenini, yapılan eleştirilerin neden düşmanca karşılandığını, esnafa olan borçların ne kadar olduğunu, EDS'lerden toplanan paraların ne kadarının belediye kasasına girdiğini, kaç vatandaşa kaç lira ceza yazıldığını, patates tarlasına dönen yolların akıbetini, belediyede kaç kişinin çalıştığını, işten çıkarılan ama davalarını kazandıkları için yeniden işe dönen veya dönemeyen işçilerin durumunu, 10 adet şehir içi minibüsünün akıbetini, makam odasının balkonundan sallandırılan borçların yazılı olduğu brandanın neden 2 yıldır yerinde olmadığını... vs vs...
Öğrenemedik. Soramadık.
Ben açıkçası böylesi ruhsuz bir toplantıdansa, özeleştirinin olduğu, gerekçelerin anlatıldığı, samimi bir toplantı beklerdim. İlçe başkanlığı dönemini çok başarılı bulduğum, karakterine saygı duyduğum Bülent Erdoğan imajı benim hafızamda böyle kodlanmıştı. Ama son zamanlarda koltuk, eskileri unutturmuş olmalı.
Her şey mükemmelmiş gibi anlatınca, her şey mükemmel olmuyor. Bir kent vizyonunun ortaya koyulamadığı, sadece belediyenin rutin işlerinin anlatıldığı bir toplantıya ne gerek vardı?
Salonun 500 kişilik alt katı tamamen doldurulamamıştı. Belediye personelinin katılımının zorunlu tutulduğunu, zorunlu giden arkadaşlardan duyduk. Sivil toplum kuruluşları, CHP, İyi Parti, BBP falan derken 3'te 1 de onlar yapıyor. MHP'den katılım düşüktü. Cumhur İttifakı belediye meclis üyelerinden eksikler vardı. Vardır illaki bir sebebi. Velhasıl katılım zayıftı. Fotoğraflara dikkatli baktığınızda da görürsünüz. Sen, ben, bizim oğlan izledik.
‘Şeffaf belediyecilik’ lafına çok takıldım mesela.
Canlı yayından ihale yayınlamak mı şeffaf belediyecilik? S plakalarının satıldığı ihaleyi neden canlı yayından izleyemedik o zaman? İşinize gelenin yayınlandığı, işinize gelmeyenin gösterilmediği bir düzen nasıl şeffaflıkla açıklanıyor?
Daha çok yazılacak şey var.
Ama, eleştirenlerin düşman kabul edildiği, kendi gibi düşünmeyenlerin ötelendiği, bir tek kendi yaptıklarının doğru olduğunu düşünenlerin olduğu bu yeni vizyondan nasibimizi yine almayalım.
Yanlış anlaşılmasın. Ben 'Belediye iş yapmıyor' demiyorum.
Ama 'Hizmet dolu 3 yıl' diye bir organizasyon yapılıyorsa, böylesi pahalı bir organizasyona davet ediliyorsak, karşılığında da içi dolu şeyler görmek istiyoruz.
Bu dönemin en büyük sorunu; kindarlık ve vizyonsuzluk bence.
Şu ana kadar olanlara ve gelecekle ilgili gösterilenlere baktığımızda ise bu yönetimin bir gelecek vizyonunun olmadığını ve gündelik kararlarla belediyeyi yönettiğini görüyoruz. Umarım yanılırım. 3 yıl da az zaman değil. Ateş olsa duman da olurdu.
Benim en çok ciddiye aldığım kelimelerden biridir vizyon.
Vizyon, yolun biçimi, yolculuğun kalitesidir bence. Vizyon kelimesinin ne kadar önemli olduğunu bugünlerde çok iyi anlıyoruz.
Vizyon, çay sularına kapılan aracın çıkarılması, taşkın alanındaki temizliğin yapılması, bu temizliğin yapılmasından duyulan böbürlenme değildir. Vizyon, daha o taşkın olmadan o aracın oradan kaldırılmasıdır. Vizyon, sorumluluk almaktır. Vizyon, ileriyi planlamaktır. Vizyon, dümeninin elinde olduğu gemiyi dalgasız sularda yüzdürmek değildir. Tehlikeli sularda bile o gemiyi güvenle limana yanaştırmaktır.
Vizyon, sorumluluk almayı gerektirir. Müdürü, vatandaşı, bir önceki belediye başkanını, kasadaki parayı, çalışanlarını suçlayarak, hiç sorumluluk almadan direksiyonda olmak, en basit tabirle kurnazlıktır, işgüzarlıktır.
‘Sınırsız yetkili, sınırlı sorumlu’ diyorum ben bu durumla ilgili.
İnsan, sadece insan olduğu için, doğası gereği hata yapar. Hiç hatasız görünmeye çalışmak başlı başına bir hatadır.
Biga Belediyesi’ni yönetenlerin vizyonunu size söyleyeyim. Biz zahmete girmeyelim diye belediye çalışanları tarafından yazılıp, başlığı atılıp biz gazetecilere Biga Belediyesi’nden gönderilen bültenin başlığı şu:
“Biga Belediyesi’nin Üç Yıllık Çalışmaları Göz Doldurdu”
Bu bakış açısıyla yaklaşanların bir hata görmeleri, bulundukları kurumu ileri taşımaları, yaşadıkları kentin geleceğini planlamaları mümkün değil.
Her ne olursa olsun, bir kentin geleceğiyle böyle oynanmaz. At gözlüklerini çıkarıp, küçük savaşlardan ve çocuk oyunlarından uzaklaşıp, samimi bir şekilde görevine odaklanmayanlar, kendilerini her şeyin sahibi görenler, bu güzel kentin geleceğinden çalmak dışında bir şeye hizmet etmezler.
Yazıya başlamadan önce farklı siyasi görüşten çok sayıda kişiyle konuştum. Haksızlık da etmek istemiyorum açıkçası. Ancak bunları düşünen sadece ben değilim.
Ben dostça, her şeyden önce bu kentte yaşayan bir yurttaş olarak uyarıda bulunuyorum. Bunu da sorumluluğum görüyorum.
Bu kenti yönetenler gelecek seçimlere odaklanmışken, mevki ve makamını koruma amacındakilerin söyledikleri her şeyden çok önemseniyorken, gelecek nesillerin düşünülmesini kimse beklemesin. 'Biga hepimizin' sloganı, 'Biga en çok bizim' sloganıyla değiştirilmeli mutlaka.
Unutulmamalı ki önemli olan, halkın teveccühü ve ilgisi. Bu da sırça köşklerden anlaşılmaz. İlgi kaybolduğunda kaybolursunuz.
Sonuç itibariyle...
Birileri yine her küçük eleştiriyi düşmanlık olarak algılayabilirler. Aynı düşünmedikleri kişileri itibarsızlaştırmak için çabalayabilirler. Önemli değil.
Önemli olan, her şeye rağmen, bu kente kaybettirmek, bu kentin geleceğinden çalmak kimsenin hakkı değil.