“Taleplerimiz Sizin İçin, Bizim İçin, Hepimiz İçin...”
Türk Tabipleri Birliği Çanakkale Tabip Odası Başkanlığı yaptığı basın açıklaması ile taleplerinin yerine getirilmesini bir kez daha yinelediler. Tabipler Odası yönetiminden yapılan açıklamada; “Neolib...
“GÜVENLİKÇİ ANLAYIŞ, PANDEMİNİN YIKICI SONUÇLARININ ÖNÜNE GEÇEMEDİ”
Pandemi salgınının başarılı bir şekilde yönetilemediğine, halkın ekonomik kaygılarının giderilememesi sebebiyle sağlıkçıların iş yükünün arttığına dikkat çekilen açıklamada; “COVID-19 pandemisi ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada koruyucu sağlık hizmetleri olmadan hastalık ve salgınların önlenemeyeceğini göstermiş, tüm dünyada ekonomik öncelikler temelinde yönetilen salgının bedeli ağır olmuştur. Ülkemizde de iktidarın tercihini toplumdan yana kullanmadığı, salgının bilimin gereklerine göre değil ekonominin ihtiyaçlarına göre yönetildiği bir sürece hepimiz tanıklık ettik. Toplumu, yerel yönetimleri, emek-meslek örgütlerini, bilim insanlarını, demokratik kitle örgütlerini salgınla mücadele sürecine dahil etmeyen iktidar, güvenlikçi anlayışın ötesine ve pandeminin yıkıcı sonuçlarının önüne geçememiştir. Bu yangın söndürülemediği gibi yurttaşlarımızın, sağlık çalışanlarının ölümleri durdurulamamış ve Türkiye, tüm pandemi dönemi boyunca COVID-19’a bağlı en çok vaka ve ölümün görüldüğü ülkelerden birisi olmuştur. Pandeminin gerektiği gibi yönetilmemesi, sağlık sisteminin iflası ile ertelenmiş sağlık hizmetlerine bağlı pek çok hastalık sonucu çok sayıda insanımızı yitirdiğimiz fazladan ölümlerin acısı da buna eklenmiştir” denildi.
“SAĞLIKTA ÇÖKÜŞ PROGRAMI’NI SÜRDÜRECEĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR”
İktidar ve uygulayıcılarının sağlık sistemine dair eleştirilerin de yapıldığı açıklamada; “Tüm bu yaşananlara rağmen Sağlık Bakanlığı 2021 yılı bütçesi genel bütçenin ancak %5,7’ini oluşturmuş, salgında da koruyucu sağlık hizmetleri göz ardı edilmiştir. Bu bütçede halk sağlığı, salgınla etkili mücadele, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarında iyileştirme yoktur. Ödeneklerin neredeyse dörtte üçü tedavi edici hizmetlere, bütçenin beşte biri şehir hastanelerinin kira ve hizmet bedellerine ayrılırken; koruyucu sağlık hizmetlerine kamu ve üniversite hastanelerine gerekli maddi kaynak ayrılmamıştır. Bu tutumla iktidar önceki yıllarda olduğu gibi pandemi sürecinde de halk yararını, işçiyi, emekçiyi, işsizi, yoksulu, dar gelirliyi, emekliyi koruyan değil; hastane patronu sermayedarları, iktidar yanlısı şirketlerin çıkarlarını gözeten neoliberal sağlık politikalarını özetle Sağlıkta Çöküş Programı’nı sürdüreceğini göstermektedir. Hastaneleri işletme, hastayı müşteri olarak gören bu sağlık politikaları sonucunda sağlık sistemi çökmüştür. Sağlığa erişim giderek zorlaşmakta, katkı-katılım payları ile ekonomik krizin derinleştiği koşullarda yurttaşın cebinden giderek daha fazla para çıkmaktadır.
“Artık hastane önünde kuyruklar oluşmayacak” diye övünenler aylarca randevu alamayan yurttaşları evlerinde, telefon hatlarının ucunda, bilgisayar ekranlarında sanal kuyruklara yerleştirmiştir. Sanal kuyruklar 5 dakikada bir randevu verilerek, hekimler bir günde 100’den fazla hasta bakmaya zorlanarak çözülmeyeceği gibi, insanların erişemedikleri sağlığın bedeli daha fazla başvuru, daha uzun kuyruklar ve sonunda sağlıkta daha da katmerlenen şiddet olacaktır. Birçok yerde devlet hastaneleri kapatılırken kamu sağlık hizmeti “şirketleştirilmiş” şehir hastanelerine bırakılmış; özel hastaneler kamunun olanaklarıyla tekeller haline getirilmiştir” denildi.
“TIP VE UZMANLIK EĞİTİMİ NİTELİKSİZLEŞMEKTEDİR”
Tabipler Odası Yönetimi açıklamalarının devamında açılan tıp fakülteleri ve araştırma hastanelerine liyakatsiz atamalar yapıldığını belirterek; “Her gün bir yenisi açılan tıp fakültelerinde ve eğitim araştırma hastanelerinde tıp ve uzmanlık eğitimi gittikçe niteliksizleşmektedir. Sağlık Bilimleri Üniversitesinde adrese teslim kadro açmalar, liyakatsiz atamalar, dayatılan performans sistemi, uzun ve yorucu çalışma şartları ile hekimler kamuda çalışamaz hale gelmiş, istifa sayıları hızla artmış, kamusal hizmetler iktidar eli ile tüketilmiş, halk özel hastanelere muhtaç bırakılmıştır. Sözün özü yirmi yılda iktidarın sağlık politikası iflas etmiştir” eleştirileri yapıldı.
“YİRMİ YILDA İKTİDARIN SAĞLIK POLİTİKASI İFLAS ETMİŞTİR”
AK Parti iktidarı süresince sağlık alanında yapılan çalışmaların sistemi iflas noktasına getirdiği iddia edilen açıklamada; “Bu iflasın altında ezilen vatandaş ve sağlık çalışanları yalnız bırakılmıştır. Halk nitelikli sağlığa erişemezken sağlık çalışanları giderek daha zor şartlarda çalışmaya itilmiştir. Uzun zamandır çalışma koşulları, ücretlendirme, özlük hakları konusunda dillendirilen sorunların çözümsüzlüğü; erken emeklilik, istifa, hekim göçü, tükenmişlik, hastalık, intiharlara yol açmıştır. Yaptığımız çalışmalar ve anketlerde hekimler ülkenin dört bir yanından “Mesleğimizi yapamıyoruz”, “Nefes alamıyoruz”, “Geçinemiyoruz” demektedir. Her gün kamudan istifalar artarken, diğer taraftan yılda binden fazla genç hekim çalışmak için yurt dışına gitmektedir. Bugün iktidar toplumun sağlığına yönelik, hekim istifalarına, göçlerine yönelik hiçbir adım atmazken biz, “Bu topraklarda hekimlik yapmak için umut var, birlikte önlüğümüzün beyazına sahip çıkıyoruz, karanlığı aydınlatacağız ve artık söz bizim” diyoruz. Biz “Taleplerimiz sizin için, bizim için, hepimiz için” diyoruz” ifadeleri kullanıldı.
“İYİ BİR SAĞLIK ORTAMI İÇİN BİRLİKTE MÜCADELENİN YOLUNU AÇACAĞIZ”
Sağlık çalışanları ve hekimelr olarak bir dizi yaptırım karar aldıklarını geçtiğimiz haftalarda açıklayan Tabipler Odası yönetimi; “Karanlığa Karşı; Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz” diyerek başlattığımız yürüyüşte bugün Kocaeli’nde olan yürüyüş kolumuz 25’inde Bursa’da, 26’sında Eskişehir’de meslektaşlarımızla, sağlık çalışanlarıyla, halkımızla buluşacak. Yürüyüşün sonunda Ankara’da yedi bölgemizden ve tüm illerimizden gelecek hekimler ve sağlık çalışanları ile 27 Kasım’da gerçekleştireceğimiz Beyaz Forum’da hep birlikte önümüzdeki dönemde daha iyi bir sağlık ortamı için birlikte mücadelenin yolunu açacağız. Sağlıkta özelleştirmeci, piyasacı politikaların durdurulması, sağlık hizmetlerinin toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmesi, sermayeye değil sağlığa bütçe ayrılması için önerilerimizi, taleplerimizi ve mücadele yöntemlerimizi konuşacağız. Gün dayanışmanın, birbirimize güvenmenin, mesleğimizin taşıdığı güce güvenmenin, yaşam ve sağlık haklarımızı savunmanın ve geliştirmenin günüdür. Emeğimiz üzerinden kendini var eden sermayeye, idarecilere dur demenin “Biz birlikte güçlüyüz”ü göstermenin günüdür” denildi.
Bunlar da ilginizi çekebilir