Mustafa Kemal Atatürk'ün 20 Ekim 1927'de, Cumhuriyet Halk Fırkasının II. Büyük Kongresi'nde, Nutuk adlı eserini meydana getiren konuşmasının sonunda döküldü ağzından Gençliğe Hitabe'yi oluşturan sözler.
Hitabenin bir bölümünde 'dahili bedhahlar' derken; gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içine düşebilecek iktidar sahiplerinden bahsettiği aşikardı Atatürk'ün. Fakat hitabe de söz konusu olan bir de 'hârici bedhahlar' vardı. Seçimde ikinci tura kalamayan Sinan Oğan'ın durumunu tam olarak buna benzetiyor, kendisini bir hârici bedhah olarak görüyorum.
Zira Oğan seçim süreci boyunca kendisini aday gösteren Ata İttifakı bileşenlerine gereken nezaketi göstermediği gibi çıktığı hiçbir haber programında ittifak bileşenlerinin adını bile anmaya tenezzül etmedi. 'Biz' değil, 'ben' dedi.
Fakat ne hikmetse Erdoğan'a desteğini açıklayadığında; "Birinci turda bize oy verenleri ikinci turda Cumhur İttifakı'nı desteklemeye davet ediyorum" dedi.
Halbuki biz dediği Ata İttifakı'ndan hiçbir parti Erdoğan'ı desteklememişti.
Oğan'ın Erdoğan'a desteğini açıklaması sonrası bazı kesimler de Ümit Özdağ'la Sinan Oğan'ın stratejik bir taktikle bu kararları aldığı, "Seçimi kim kazanırsa kazansın, içeride dengeleri belirleyen bir adamımız kalsın" şeklinde planlar yaptıkları öne sürüldü. Peki gerçekten durum böyle miydi? Sanmam..
Zira biraz geçmişe dönecek olursak siyasetle yakından ilgilenenlerin pekala hatırlayacağı üzere Sinan Oğan MHP genel başkanlığına adaylığı koymasının ardından partiden hukuksuz olarak ihraç edilmişti. Oğan'ın ihraç sürecinde Erdoğan'ın aktif rol alıp Bahçeli'ye destek verdiği bilinen bir gerçekti. Hatta bu süreç meydanlarda birbirlerine en ağıza alınmaz hakaretleri eden Bahçeli ve Erdoğan'ın ikili ilişkilerinde yumuşamaya yol açtığı gibi süreç iki partinin ittifakına kadar ilerledi.
Hali hazırda bir stratejik derinlik merkezi olan TÜRKSAM'ın başkanlığını yapan Sinan Oğan içinse MHP genel başkanlığı her zaman hayallerini süsleyen en büyük ideali oldu. İhracına rağmen bu sevdadan hiçbir zaman vazgeçmedi. Fakat TÜRKSAM başkanlığı MHP genel başkanlığına giden yolda bir basamaksa da Oğan da biliyordu ki Bahçeli ile helalleşmeden MHP'nin kemik seçmenine kendini ikna edemez, parti meclisi tarafından kabul göremezdi. Bu sebeple Ümit Özdağ'a ne kadar teşekkür etse azdır. Zira kendisine ideallerini gerçekleştirebilmesi için altın tepside bir armağan sunuldu ve Oğan da bu strateji ruhuna uygun olarak bu armağanı geri çevirmeyip "Cumhur İttifakı" dedi.
Fakat bu süreçte istikbalinin yegane temelini değil şahsi menfaatlerini öne koydu. Çıkarlarını müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhid etti. Hiç şüphesiz tarih bir kez daha Atatürk'ü haklı çıkarttı. Onun 96 yıl önce kaleme aldığı sözler bugün harici bedhahları görmemize olanak sağladı.
Lakin biliyoruz ki; tüm bu ahval ve şerait içerisinde dâhi vazifemiz Türk istiklâl ve cumhuriyetini korumaktır. Muhtaç olduğu kudreti görmek isteyenlerin damarlarındaki kana bakmaları kafi olacaktır.