Son zamanlarda sıklıkla karşılaştığımız kadına şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. Ancak bu olay biraz daha farklı gibi. Olayın kahramanları Kadir Şeker adında bir genç, Özgür Duran ve Özgür Duran’ın sevgilisi Ayşe D. isimli bir kadın. Haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla Ayşe D., Özgür Duran isimli kişi için üç çocuğunu terk ettiğini söylüyor. Mutlu bir birliktelikleri olduğunu, olay anında Özgür Duran ile tartıştıklarını, sevgilisinin kendisine şiddet uygulamadığını, sadece yanlarında bulunan kameriyeyi yumrukladığını, Kadir’in olayı yanlış anlayıp olaya müdahele ettiğini söylüyor. Sonrasında Kadir ile sevgilisinin arasında arbede çıktığını, Kadir’in sevgilisini bıçakladığını; ancak ortada sevgilisinin bıçaklanmasını gerektirecek bir durum olmadığını söylüyor. Sevgilisinin on dokuz suçtan sabıkasının olduğunun hatırlatılması üzerine ise, “Birinin on dokuz suçtan sabıkasının olması o kişiyi kötü biri yapmaz.“ şeklinde cevap veriyor. Kadir Şeker’in cebindeki bıçak için de “Genç birinin cebinde o bıçağın ne işi var?“ şeklinde bir yaklaşım sergiliyor. Evet, olayın özeti bu.
Bu olaya bakarak birçok şey dile getirilebilir. Ancak, ben bu olaydan yola çıkarak “kadına şiddet“ konusuna başka bir pencereden bakmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, kadına şiddet olayları son yıllarda hızla artmaya devam ediyor. Her yeni olayda da insanlar tepkilerini dile getiriyorlar, kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar, kadınların güvende olmadığını duyurmaya çalışıyorlar ve devlet yetkililerini de görevlerini daha iyi yapmaya davet ediyorlar. İnsanların yaşanılan şiddet olaylarını gördükten sonra bu ve buna benzer tepkiler göstermesi, güvenlikle ilgili endişeler duyması gayet doğaldır. Ancak insanların, özellikle de “cinsiyeti kadın olan insanların“ bir kısmının zihninde bir bakış açısı yer etmeye başladı. Erkekleri potansiyel tehdit olarak görmeye başladılar. Bütün erkekleri aynı kefeye koyan söylemler, çoğu erkeğin sapık ve tehlikeli olduğunu düşünmeye başlayan bazı kadınlar ortaya çıkmaya başladı. Bu düşünce yeni ortaya çıkmadı elbette, önceden de vardı. Ancak, bu düşünce bazı kadınların zihinlerinde güçlenmeye, gittikçe yer etmeye başladı. O kadar yer etmeye başladı ki, sosyal medyadaki “bazı kadın kullanıcılar“ halk otobüsünde bir erkeğin izin almadan bir kadının yanına oturamayacağını bile söyledi. Bu ve buna benzer yaklaşımlar “cinsiyetin şahsiyeti, yani kişiliği belirlediğini“ kabul eden yaklaşımlardır. Ancak, böyle bir düşüncenin akla yatkın bir düşünce olması pek mümkün değildir. Hayatlarında “bazı erkeklerden“ kötü muamele görmüş ve diğer kadınların da buna benzer deneyimler yaşamış olmasına tanık olmuş “cinsiyeti kadın olan insanların“ “cinsiyeti erkek olan insanlar“ hakkında zihinlerinde oluşan “kalıp yargılar, ön yargılar“dır aslında bu tarz düşünceler. Bütün erkeklerin böyle olduğunu kabul edersek büyük bir mantık hatası yapmış oluruz.
Gazetede çıkan haberlere bakarak Kadir Şeker adlı gencin iyi niyetli bir şekilde kadına şiddet olayını engellemeye çalıştığı varsayımıyla düşünürsek, kadınların bütün erkekleri aynı kefeye koymasının mantık hatası olduğunu da kabul etmemiz gerekir. “Bütün erkekler...“ şeklindeki bütün yaklaşımlar acele, yeterince düşünülmeden verilmiş peşin hükümlerdir. Önündeki kadın rahatsız olmasın diye adımlarını hızlandırıp kadının önüne geçmeyi düşünen, bir erkeğin bir kadını taciz etmeye çalıştığını anlayınca kadına yardım etmek isteyen, kadınları cinsel obje olarak görmeyen birçok erkek vardır ülkemizde. Tabiki, tam tersine, kadınları cinsel obje olarak, evin hizmetçisi olarak gören; kadınları taciz etmeye çalışan birçok erkek de vardır. Zaten değinmek istediğim nokta da burası. “Cinsiyetlerimiz şahsiyetlerimizi belirlemez, şahsiyetlerimiz cinsiyetlerimizi nasıl kullanacağımızı belirler“. Bu çok açıktır. Bu yaşanan olayda bunu çok açık görüyoruz. Bu kez bir erkek bir kadını öldürmedi; bir erkek bir kadını korumak için bir erkeği öldürdü. Haberlerin bize aktardığı bilgi bu şekilde. Bu konuyla ilgili olarak, sosyal medyada yapılan bazı yorumlara baktığımızda Kadir Şeker’i haksız bulanların olduğunu görüyoruz. Olaya karışmasının hata olduğunu, yanında neden bıçak taşıdığını söyleyenler var. Ancak haklı bulanlar da var. Ancak ben, öldürme eyleminin haklı mı haksız mı olduğu konusunda bir yorum yapmak istemiyorum. Ben meseleye başka yönden bakıyorum.
İsterseniz, “bütün erkekler...“ şeklinde başlayan cümleleri “bütün kadınlar...“ şeklinde düşünelim bir de. “Bütün kadınlar çiçektir“ şeklinde düşünürseniz, “kocasıyla parası için evlenen; ancak kocasının parası bitince kocasından boşanan, çocuklarını terk edip giden, aynı anda birden çok erkeğe umut verip içlerinden birisiyle sevgili olan ve sevgilisinden ayrılınca sevgilisiz kalmasın diye diğer erkekleri yedekte bekleten“ kadınlara da çiçek demiş olursunuz. Bu size kalmış. İsterseniz diyebilirsiniz. Ancak, bana göre, nasıl bütün kadınlar çiçek değilse bütün kadınlar şeytan da değildir. Nasıl erkeklerin cinsiyetleri şahsiyetlerini belirlemiyorsa; kadınların cinsiyetleri de şahsiyetlerini belirlemez. Erkekleri para kasası olarak görmeyen, aldatmayan, kullanmayan ve işine gelmediği zaman başından atmayan kadınlar da vardır.
Bütün bu söylediklerimden sonra olaya dönelim isterseniz. Sosyal medyaya baktığımızda, etrafımızdaki insanlarla konuştuğumuzda, birçok insanın bir düşünceye daha sıkı sarılmaya başladığına şahit oluyoruz. Kadir Şeker bir kadına yardım etmek isterken hapse düştüğü için diğer insanlar da böyle bir şiddet olayına şahit olduklarında müdahale edip etmeme konusuna daha da şüpheli yaklaşmaya başladılar. Bu yaşanan olay, iki ayrı düşünceyi farklı şekilde besledi. Bir kesim, yani bu tarz olaylar olduğunda müdahale etmeme taraftarı olan kesim için bahane oldu bu olay. Kanıt oldu. Bu davranışlarında haklı olduklarını düşünmeye başladılar. “Bak işte, karışırsan böyle olur“ şeklinde düşünmeye başladılar. Diğer kesim, yani şiddet olayı olduğunda müdahale etme taraftarı olan sağduyulu kesim de bu son olaydan sonra müdahale etmeye çekinmeye başladı. Peki nasıl davranmalıyız? Nasıl davranmak mantıklı olur? Bu konuda net bir şey söylemek maalesef mümkün görünmüyor. Çünkü olaylar gittikçe karmaşıklaşıyor. İnsanlar nasıl davranacağını bilemez oldu. Bu konuda size “şöyle yapın, böyle yapın“ diyebilecek konumda değilim. Böyle bir olayla karşılaştığınızda ne yapacağınızı en iyi siz bilirsiniz. Ya Kadir gibi “hapse düşme riskini göze alıp“ yardım edersiniz ya polisten yardım istersiniz ya aklınıza gelen başka bir şeyi yaparsınız ya da hiçbir şey olmamış gibi davranırsınız! Seçim sizin...