Sabah kahvesi, topuk tıkırtıları, şen kahkahalar ve enerji…

Ben ne yazmak istedim, biliyor musunuz?

İlk yazımda benden ne yazmamı beklerdiniz? Tahminleri alalım…

Moda? Girişimcilik? Annelik? Ticaret? Aile? Kadın hakları?...

Ben ne yazmak istedim, biliyor musunuz? Enerji…

Benim en çok aldığım sorulardan biri, ‘Nasıl bu kadar enerjik olabiliyorsunuz?’ oluyor çoğu zaman. İlk yazımda bu soruyu cevaplamak, bununla ilgili paylaşımlarda bulunmak istedim. Umarım keyifle okur, kendinize dair bir şeyler bulabilirsiniz…

****

İnsanların enerjisi, aile içi enerji, evlerin enerjisi, mekanların enerjisi, şehirlerin enerjisi, renklerin enerjisi gibi sıralayabilirsiniz.

Başlangıcı bence anne veriyor, ailede başlıyor, okullarda öğretmenlerin katkıları ile devam ediyor. Hayat boyu da ‘Bırak peşimi, enerji düş yakamdan’ demiyorsanız, peşinizi bırakmıyor, tükenmiyor

Siz anne oluyorsunuz. Dozu bir tık daha arttırmanız gerekiyor. Aile olduğunuzda biraz daha… İş hayatının olmazsa olmazı… Arkadaş ortamında çok gerekli.

Ben hayatımda, enerjimi düşüren olaylar, mekanlar ve insanlardan uzak durmayı kendime alışkanlık haline getirdim.

Enerjinin düşmemesi için çevresel faktörleri ortadan kaldırmak çok önemli. Ama iç dünyan, gerçek yüzün, olduğun sen… O, enerjik mi? Bu en önemlisi.

Kendi kendine enerji verebiliyorsan, kendinin farkında olabiliyorsan… Zevklerini ve mutlu olduğun anları listeye dökebiliyorsan, bu çok da zor değil…

Kendi hayatıma dönecek olursam… Kendimi bildim bileli erken uyanan, erken yol alan bir insanım. Bir hocam derdi ki, ‘Güneşi üzerinize doğurmayın.’ Ne doğru bir cümle değil mi…

****

Okul hayatımda hafta sonları bile erkenden kalkar, ödevleri bitirir, günü zevklerime ayırırdım. Ödevler bittiğinde, Türk filmleri yayınlamaya başlardı. İzlerken hem güler, hem ağlardım. Duygusal yapım Türk filmlerinin izleri…

Şimdilerde, Türk filmi izlemiyorum, televizyon hiç açmıyorum, ama erken kalkıyor, kendime bir sabah kahvesi yapıyor, dolabımı açıp, o günkü ruh halimi yansıtan kıyafetlerimi seçiyorum. Makyajımı yapmadan evden çıkmıyorum. Çocuklu bir evde düşünüldüğü kadar kolay olmasa da bu lüksü kendime yaşatmaktan asla vazgeçmedim.

Evdeki çöpleri bir akşam misafirim gelmemiş ve eline tutuşturmamışsam, her sabah çöp kutusuna taşıyor, çöp kovasına bırakırken, hayatın stresini de atmış sayıp yeni bir güne adım atıyorum. Gördüğüm kişilere, tanısam da, tanımasam da gülümsüyorum, minik bir baş hareketi ile selam veriyorum. Çalışma hayatına başlamadan dost sohbetleri ile sabah rutinimi tamamlıyorum. Zamanınız olmuyor veya evde oluyorsanız mini sohbet grubu oluşturarak mutlaka sabah sohbetleri yapmanızı öneririm.

****

Her güne yeni bir gündem, hayata dair paylaşımlar çok keyifli oluyor. Dedikodu yapmanızı önermem tabii. Sohbet gıybete dönmesin ki, ağzımız kirlenmesin. Bizler ağız tadıyla kahvemizi de içerken, sohbetin keyfi ile ruh halimizi de güne hazırlıyoruz.

İş saati geldiğinde işe gitmek önemli ama en önemlisi koşarak gitmek! Hayatım boyunca farklı şirketlerde, farklı pozisyonlarda çalışmaktan, yoğurulmaktan çok keyif aldım. Şimdi en keyiflisi, her sabah tabelası bana ait olan o çatının altına girmek benim için…

Başta dedim ya, mekanların enerjisi diye… Renginden kokusuna, ışığından duruşuna ilmek ilmek işlenmiş bir mekanın enerjisi de doğal olarak yüksek oluyor. Sektörümüz kadın giyim olduğu için sabahın ilk saatlerinden itibaren topuk tıkırtıları, parfüm kokuları, şen kahkahalar içeride dolaşmaya başlıyor, tüm günümüzü sarıp sarmalıyor. Sohbetler, kombinler, kahveler derken gün hızlıca akıp geçiyor.

****

Ben bir ayna karşısındayım, bir kabindeyim. Sosyal medya hesapları, içerikler, görseller, kargolar, mali tablolar, ödemeler, reklamlar, İstanbul piyasası ve trend takipleri, vitrinler, müşteri odaklı kombin seçimleri, oğlumun görüntülü aramalarında şebeklik yapmalar derken gün sonu nasıl geliyor anlamıyorum.

Enerji bitti mi? Bitmemeli tabiki. Eve dönüş zamanı. Seni çılgınlar gibi bekleyen bir evlat var. Biraz yemek, bolca ütü, kadınsal ve annelik içerikli mevzuları biliyorsunuz. İşleyen demir pas tutmaz arkadaşlar.

****

Günümüzle, gecemizle boş kalmamak, tabiri doğruysa aylak kalmamak, her şeyin özeti. İş,meşgale, uğraş, hobi… Ne derseniz diyebilirsiniz. Ben kendimizi boş bırakmamamız gerektiğine inanıyorum. Yaşadığımız her an ve her saniye çok kıymetli. Olabildiğimiz kadar enerjik, mutlu ve üretken olmalıyız.

Hayatta miskinlik, mutsuzluk, endişe, kaygı, depresyon yaşayacak zamanlarımızı minimuma indirmek için bile kendimize zaman vermek, süre dolunca hayata devam etmek zorundayız.

****

Tavsiyem, en enerjik olduğunuz anları tespit edin. O anlarda ne yaptığınızı hatırlayın. Motivasyon kaynakları, kişiye göre değişir ama motivasyonu yüksek insanlar hep bir adım öndedir. Bunu sakın unutmayın.

Motive insanlar enerjiktir. Enerji insanı mutlu bir birey yapar ve mutlu bireyler ne yaparlarsa yapsınlar başarılı olurlar. Başarı, insana katmadeğer sağlar. Katmadeğerler de saygınlık getirir ve bu zincirleme hep olumlu şeyleri beraberinde getirir.

‘Bu kadının da derdi yok, bunları yazıyor’ diye düşünürseniz; bir sonraki yazımda size travmalarımı, en çaresiz anlarımı, en büyük acılarımı yazabilirim ama çok ağlarsınız…

Buraya kadar okumaya devam ettiyseniz, enerjik bir insansınız diye düşünüyorum. Tebrik ediyorum. Gönülden teşekkür ediyorum.

Düştüğünüzde yerden kalkacak enerjiniz, çevrenize gülen gözlerle bakan gözleriniz olsun. Enerjiniz, hayatınıza ışık tutsun.

Sevgiyle kalın.