Soruyu “Muhtar ne iş yapar” diye de sorabilirdim aslında. Biraz negatif bir muhtevası olsa da “ne işe yarar?..” diye başlığa çıkarmak daha bir uygun geldi.
Görelim bakalım. Dede Korkut misali “boy boyladı soy soyladı” deyu başlayalım yazımıza… Türkiye’de 50 binin üzerinde muhtarlık var. Bunların 18 bin küsuru köy muhtarlığı. Bizim de meramımız köy muhtarlığı üzerine birkaç kelam etmek. Büyükşehir Belediyesi kapsamına giren köyler de mahalle statüsüne girdiği için köy sayısı bu kadar az görünüyor. Yoksa 35 binin üzerinde bir rakam var. Hiç düşündünüz mü acep? Niye bu kadar köy var?.. Ya da soruyu “bu kadar köye ne gerek var? diye de sorabiliriz. Türkiye yüzölçümü itibariyle dünyada hatırı sayılır ülkelerden. 780 bin kilometrekarelik bir alana dağılmış binlerce köy aslında ülkenin sigortası. Köyler olmasa bu kadar alanı denetlemek ne derece mümkün olabilirdi?..
Köyler bir anlamda ileri karakol vazifesi görüyor. Devletin kılcal damarları adeta. Devletin vatandaşa ulaştığı resmi görevlisi de bir anlamda muhtarlar. Seçilmiş; ama devlet görevlisi gibi. Şimdi seçilmiş ve atanmışlarla ilgili kısır bir tartışmanın yakasını açmayalım. O bir başka yazı konusu aslında. Elimiz erdiğinde kalem oynatırız inşallah. Köylerin daha da önemli işlevi hiç kuşkusuz tarım ve hayvancılık yapılması… Bu vesile ile karnımız tok, sırtımız pek… Hal böyle olunca da ister istemez Atatürk’ün “köylü milletin efendisidir” deyişi akla geliyor. Yazımızın özü de burada başlıyor. Bu kadar uzun bir girizgâhtan sonra meramızı anlatmaya başlayalım. Birinci soru: “Bu kadar köye ihtiyaç var mı?” İkinci soru: “Muhtar ne işe yarar?” İlk cevap: Evet, hali hazırda bu köylerin büyük çoğunluğuna hâlâ ihtiyaç var. Bu kadar alanı işlemek; çekip çevirmek “KÖY-KENT” misali ham bir hayal ile mümkün değil. İkinci cevap: Muhtar (en azından köy muhtarları) hâlâ devletin vatandaşa dokunan eli.
Asayiş, tarım, hayvancılık, eğitim, sağlık, ulaşım ve benzeri konularda devletin en kolay ulaşabileceği bilgi kaynağı muhtar. Bugün itibarıyla 2 yıl 104 günlük muhtarlık tecrübem bunu bana söylüyor. Basit bir örnek vereyim mesela. Sabahın erken saatlerinde cep telefonunuz çalabilir her an. Jandarmanın araması yüksek ihtimaldir. Ya da gecenin bir yarısı İlçe Sağlık Müdürlüğü’nden aranabilirsiniz muhtemelen. Bu kadar farklı alanlarda köylünün devletle olan ilişkisini sağlayacak yegane kurum muhtarlık oluyor haliyle. Bütün kurumlarda bütün köyleri/köylüleri birebir bilecek birileri bulunamayacağına göre en pratik çözüm muhtarın telefonu çaldırmak ya da kapısını çalmak. Hal böyle olunca ve zannımca muhtarların aldığı maaş anasının ak sütü gibi helaldir arkadaş. Önemli olan bu işin hakkını ne derece verebildiğindir. Bu maaşı layıkıyla hak edip etmediğindir. Öyle atla deve bir maaş da değil bu. Onu da belirtelim ayrıca.Aklımızda iken şunu da belirtelim. Seçilmişlerin son halkası muhtarlar, bütün siyaset erbabı içinde seçmeni ile sürekli ve direk ilişkisi olan kişidir. 7/24 telefonun çalabilir; her türlü soru ve sorunda insanlar sizi muhatap alıp, kitabın istediği sayfasından istediğini okuyabilir…
Buraya kadar anlaşılmayan bir şey var mı? diye bir öğretmen edası ile sorayım okura; aman kızmasınlar sakın… Daha da sadede gelecek olursak…Muhtarlığı kimse kimseye silah zoru ile yaptırmıyor elbet. Üstelik vatandaş bir de oy veriyor. Üstüne devlet de maaş… Şikâyet demeyelim de bir durum tespiti benimkisi…Bundan sonrasında zıplayabilir birileri… Ağzımızla kuş tutsak beğenmeyecek zevat-ı muhteremlere ne söylesem kâr etmeyecek; onu da biliyorum. Köylü milletin efendisidir cümlesini biraz abartarak içselleştirmiş vatandaşlar mebzul miktarda var; farkındayım. Muhtarları emir eri gibi gören; ama yaralı parmağa çövdürmek de istemeyen zevatın bir tek derdi var. Onlar bir güneş misali; herkes onların etrafında pervane olmalı… Söylediklerimin istisnaları var elbet; lakin istisnalar da kaideleri bozmaz bildiğiniz üzere. Bu türden vatandaşların kabullenmek istemedikleri bir husus var.
Artık köylerde yaşayan insan profili değişti. Tarım ve hayvancılık yapan insan/aile sayısı hızla azaldı. Değişen şey şu. Tarım ve hayvancılık yapan insanların iş volümü arttı. Ama köylerde yaşayan ezici çoğunluktaki insan, dünyayı gezmiş görmüş; bir iş alanında kendisini ispat etmiş; mektep medrese görmüş ve sonunda köyüne avdet edip emekliliğin keyfini sürmek istemekte. Onun derdi suyu kesilmesin, elektriği yansın. Ve hatta internet hızı düşmesin. Evinde kaloriferi, çatısında güneş enerjisi olan insan, sokağa çıkınca da b.ka basmak istemiyor doğal olarak… Daha önce köylerde bütün bu saydıklarımız yoktu elbet. Ama artık insanların beklentileri başka. Geçmişi hatırlatmak beyhude çaba… Size geçmiş olsun, demekten kalanı da yalan. Bu pilav daha çok su kaldırır… Şimdilik yetsin! NOT: Bir sonraki yazımız “Muhtarlar ne işe yarar?” başlığıyla çıkarsa şaşırmayın… İğneyi kendimize/derneğimize batırabiliriz… Haberiniz ola. Demedi demeyin! (EDİTÖR NOTU: Yazarımızın yazısı 13 Temmuz tarihinde gazetemize ulaştığı halde, maalesef 28 Temmuz tarihi itibariyle yayınlanabilmiştir. Hem yazarımızdan hem de tüm okurlarımızdan yaşanan gecikme nedeniyle özür dileriz.)