Günaydınlar olsun efendim, çocuğu okula gidecek diye sabahın köründe, 05:30'da kalkan tüm anne babalara…
Günaydınlar olsun, derse yetişmek için kendi çocuğunu sabahın köründe kaldırmak zorunda kalan öğretmen velilere...
Günaydınlar olsun, ‘yıkılsın, hemen yenisi yapılacak, parası hazır’ deyip şu anda burada olmayan tüm yetkililere…
Günaydınlar olsun, prestijini ampulden, direkten, korkuluktan, betondan bekleyip; gelecek nesillerimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızı karanlıklara mahkum edenlere…
Günaydınlar olsun, kameralar önünde bülbül gibi şakıyıp, iş icraate gelince ortalıklarda görünmeyenlere…
******
‘Ya sen de hep aynı şeyi yazıyorsun’, ‘hep aynı şeyi söylüyorsun’ diyenler de var elbette. Evet, yazıyorum; çünkü yine geldi bir Eylül sabahı. Yazmaktan başka ne yapayım. En azından yazabiliyorum. En azından söyleyebiliyorum.
2022 yılında ‘Biz ne kadar imkansızlıklara rağmen okula gittik’ diye cümleye başlayıp; ‘Yakında uzaya gideceğiz’ diye bitirmiyorum cümlemi en azından.
Sırt çantasını yüklenmiş, sabahın köründe uykusundan uyanmaya çalışan, akşamın karanlığında evine gitmek için çaba harcayan çocukların yaşadıklarını izlediniz mi siz hiç, çocuğu devlet okuluna gitmeyen siyasetçiler, yerel idareciler, kıymetli devlet büyükleri…
‘Sabah oldu’ diyemeyeceğimiz o saatte, okula giden ve ‘Hava karardı, hemen eve gel’ diye endişelendiğimiz o çocukları gördükçe yazıyorum… Yazacağım, söylüyorum ve söyleyeceğim.
Dersler 40 dakika. Bu çocukların ders saatlerinde hakkı olanı alabilmeleri için, uyku saatlerinden ve teneffüs saatlerinden vazgeçmeleri ne kadar da can sıkıcı değil mi…
******
Bir de uzmanların sağlıklı büyümek ve ergen gelişimini sağlayabilmesi için tavsiyeleri var. ‘Şu kadar uyuyacak’, ‘şu saatler arasında mutlaka uyumalı’ falan ya da ‘çocuğunuzla kaliteli zaman geçirin’ gibi ama tabi biz o konulara daha gelemedik.
******
Bir de okul dışında etkinlik yapmak isteyen çocuklar var. Spor salonları, kültür merkezleri, özel dersler... Programlar, kaosa dönüşüyor. Çocuk sabah kalkmış 6'da, öğlen okuldan çıkıyor, yemek yiyor, spora gidiyor. Bir de gece azıcık geç yattıysa yaptığı sporun yarısı eziyet. E yapmasın tabi ama beyin zaten pert. En azından kas sağlığını korumasın mı?
Öğlenci olan da gece yarısına kadar ödev yapmış, sabah kalkamıyor. Uyanıyor, öğlen yemeği yerine acele kahvaltı ediyor. Çünkü yüzme kursuna yetişip oradan okula gidecek yine. Sınava hazırlananları da yazayım mı? Sabahın köründe ya da gecenin karanlığında gideceği bir okula girebilmek için. Okul, dershane, özel ders arasında eriyip biten çocukları da yazayım mı...?
Kimisi sabah yataktan okula, kimisi de akşam okuldan yatağa...
Yani bu böyle, ne kadar devam edecek, buna kesin cevap verebilecek kimse henüz yok. Şimdilik okulun önünde değil ama gerdanlığımız olan köprüde, Biga’nın en prestijli caddesindeki tarihi eserlerin önünde selfie (özçekim) yapmaya devam edin gençler.
Aklıma geldikçe yine yazarım ben. Son dersten çıkıp eve giden öğretmen ve öğrencilere de iyi geceler dilerken.
‘Yerine hemen yenisi yapacağız’ diyen yetkililere ve siyasetçilere de ‘Allah rahatlık versin’ diyerek bu konuyla ilgili milyonuncu kez yazdığım yazıma son veriyorum.