Biga'nın Türkiye gündemine çıkardığı çok sayıda başarılı isim olması elbette tesadüf değil. Bu topraklarda cevher var. Bu cevheri eğitimle ve disiplinle yoğurduğunuzda ise ortaya başarı çıkıyor. Bu isimlerden biri kariyerinin başlarında genç bir müzisyen olan Fikret Diril. Eğitimine 2008 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvar’ında yarı zamanlı olarak başlayan Fikret Diril, 13 yaşında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nı kazanıyor. 1999 doğumlu Fikret Diril, 2008 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda, Prof. Dr. Aslı Çivicioğlu ile keman eğitimine başladı. Hocalarının yönlendirmesi ile viyolaya geçmeye karar veren sanatçı, Türkiye Ulusal Gençlik Filarmoni Orkestrası’nın (TUGFO) üyesi oldu ve Prof. Cihat Aşkın'ın kurduğu Aşkın Ensemble Orkestrası’nda da çalışmalarını sürdürdü. Kendi dalında yaptığı çok sayıda başarılı çalışmanın ardından orkestra deneyimiyle yeteneğini buluşturuyor. ilk orkestra konserini okulda veren Fikret Diril sonrasında Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, daha sonra ise Türkiye Ulusal Gençlik Filarmoni Orkestrasıyla Almanya, Çek Cumhuriyeti, Portekiz, İspanya, Slovakya, Bosna Hersek, İtalya, Danimarka, Macaristan ve daha birçok ülke ve şehirde konserler veriyor. Kariyerlerinin başındaki müzisyenlere destek olmak ve onlara sahne deneyimi kazandırmak için İş Sanat’ın oluşturduğu Parlayan Yıldızlar serisinin bir bölümünde de solo konser veren Fikret Diril, İstanbul Senfoni Orkestrası'nda viyola çalmaya devam ediyor. TRT Filarmoni Orkestrası, Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası, Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstanbul Oda Orkestrası, Gedik Filarmoni Orkestrası başta olmak üzere çok sayıda orkestrada deneyim kazanmış Bigalı müzisyen bir röportajında sanat yolculuğunu şu şekilde anlattı: "Müzikle ilgili ilk anılarımdan biri, babamın bana aldığı küçük bir keman… 8 yaşındaydım, o kemanı ilk elime aldığımda hemen öğrenmek, bir şeyler çalmak istedim. Ama müziğin o kadar kolay bir iş olmadığını herkes biliyor… O yüzden, o günden sonra çok çalışmaya başladım. Müzisyen bir aileden geldiğim için müziğe yönelmem çok kolay oldu. 3 sene özel ders aldıktan sonra konservatuvarın keman bölümüne girdim. Uzun bir süre keman çaldıktan sonra viyola çalmaya başladım. Zaten ikisi birbirine çok uzak enstrümanlar değil, aynı aileden geliyorlar. Şu an kemanı da bırakmış değilim, ama viyola bana daha yakın geldi ve onunla daha çok şey başaracağıma inandım. En çok sevdiğim isimler daha çok romantik dönem bestecileri. Favorilerimden ikisi Brahms ve Tchaikovsky. Öncelikle müziği çok iyi öğrenmek istiyorum. Bu nedenle eğitimime yurt dışında, müzik alanında önde gelen okullarda devam etmek istiyorum. Eğitimimi bitirdikten sonra ise solist olarak kariyer yapmayı, dünyanın önde gelen orkestraları ve orkestra şefleriyle çalışmayı hedefliyorum. Ve sonrasında müzik üretimimi ülkeme geri dönerek, burada sürdürmeyi düşünüyorum."